ZAMZAM TOWER-Behçet BÜYÜKGÖKMEN-Yeni Meram Gazetesi
Muhafazakar dindar amcalar bu tower lafına alışıktırlar. Ne de olsa Kabe-i Muazzama’nın yanında zemzem tower adlı muhteşem bir ibadet binası vardır.Ben de merak ettim bu tower lafı ne manaya geliyor diye lügate baktım, kule anlamına geliyormuş. Böyle bir anlam son gelen acıtıcı zamlarla birlikte zihnimde zamzam tower terkibini oluşturdu. Zamdan kule yani…
Oldum olası ekonomideki neo liberal ekiplerden, neo liberal politikalardan hiç hazzetmem. Kapitalizmin vahşet düzeyine tırmandığı yirmibirinci yüzyılda neo liberal politikalar küresel düzeyde halkların sömürülmesinin en dahiyane aracı konumundadırlar. Üstelik, bu sömürüyü bize mahkumsunuz, başka alternatifiniz yok kibri ile yapalar. Türkiye geçtiğimiz bir iki yıl içinde bir nebze bundan kaçınmaya çalışsa da yüzyılın seçiminden sonra ne yazık ki ekonominin dümenine en kallavisinden neo liberal bir ekip geldi oturdu. Benim için can sıkıcı ve dahi moral bozucudur.
Moralimin bozulduğu acı bir gerçek ama daha dramatik olan oturduğu zaman mangalda kül bırakmayıp ortalığı kül dumanına boğan kerli ferli allamelerin dahi neo liberal bir başka deyişle ortodoks politikalara karşı elle tutulur gözle görülür bir alternatif model üretememiş olmalarıdır. Esaslı bir sistem eleştirisi ve alternatif bir sistem önerisi ne yazık ki ufukta bir emare olarak bile görülmemektedir. Bu sözden herkes hissesine düşen payı alsın. Kendim dahil.
Önce bir tespitimi aktarayım. Ne kadar isabetli olup olmadığına ilgilenen okur karar versin. Türkiye'de yaşanan kriz bir reel ekonomik kriz değildir. Yaşanan bir finansal krizdir. Yani nakit akış dengesi üzerinden ortaya çıkan ve ölümcül bir nakit ihtiyacı doğuran ve bu nedenle küresel para baronlarının yaşam öpücüğüne muhtaç bir ekonomik yapının krizi. Bu öylesine lanet bir krizdir ki, neredeyse birinci dereceden likit olmayan enstrümanlar ile buna karşı direnmek mümkün değildir. İşte seçim öncesi büyük laflarla uygulamaya konulan Türkiye Ekonomi Modeli bu yüzden başarılı olamamış, heterodoks tercihler finansal araçlarda derinlik olmadığı için istenilen sonucu verememiştir.
Biliyorsunuz ben seçimler öncesinde bu köşede cumhur ittifakını destekleyen yazılar yazdım. Hatta cumhur ittifakının desteklenmesi yönünde kendi cürmüm kadar çağrılar yaptım. Şimdi kimi okurlar gelen zamlar, neredeyse yüz seksen derece bir açı farkıyla uygulamaya konulan ortodoks ekonomi politikaları ve dış politikada tekrar AB’ci ABD’ci yani batıcı çizgiye yönelişler karşısında biraz da kızgınlıkla "hani ne oldu, biz size demedik mi, şimdi ne oldu, bütün bu olanlara ne diyeceksin" kabilinden sözler sarf ediyorlar.
Öncelikle şunu belirteyim. Hata yapmak, yanılmak her beşer gibi benim de kaçamayacağım bir zaafiyettir. Ancak bu tablo karşısında hemen harekete geçen muhalif arkadaşlara birkaç söz söylemek isterim. Üretmeden tüketen veya ürettiğinden kat be kat fazlasını tüketen, bunu yaparken sonunu hiç düşünmeyen ahali için kaçınılmaz son bir gün yediği hurmaların tırmalamasıdır. Elbette buna bir şekilde katkı sağlayan iktidar ilk sorumludur ama diğerleri de masum değildir. Doğrusu tencere tabak benzetmesinde olduğu gibi bu işin sosyopolitik, ekopolitik, teopolitik bir çok cihetten analizini yapmak gerekir ama yeri burası değil.
Sözün özü, kötü ekonomiden, yağmur gibi gelen zamlardan şikayet edenler, önce birey olarak kendilerine neyi ne kadar üretiyorum, neyi ne kadar tüketiyorum arada üretim lehine bir artı var mı? Yoksa çılgınca tüketen biri miyim? Diye sormalıdır. Daha sonra aynı soruyu topluma ve devlete sormak haklı bir tavır olacaktır.