YENİ DÜNYA DÜZENİNDE KAYBOLAN RUHUMUZ- Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi
Kıymetli dostlar, dijital çağa girdiğimiz andan itibaren gerçekten hayatımızın konfor alanı çoğalacak ve mutlu olacağımızı sanıyorduk.
Enteresan olan o ki;
-Eşyalar çoğalıyor ama ihtiyaçlarımız bitmiyor.
-Ulaşım hızlanıyor ama hiç bir yere yetişemiyoruz.
-Hastaneler artıyor ama hastalıklardan kurtulamıyoruz.
-Adalet sarayları yapılıyor ama adalete hasret kalıyoruz.
Bu denklemde bir yanlışlık yok mu? Evde otursanız da dışarıda çalışsanız da zaman hiçbirimize yetmiyor, yetmeyecek de! Çünkü ruhumuzu kaybettik...
Uzun süredir namazlarınızdan tat alamıyorsanız, okuduğunuz Kur’an kalbinize etki etmiyorsa, şöyle gönülden bir dua yapamıyorsanız, dinlediğiniz sohbetler ve nasihatler kulaklarınızı aşıp da bir türlü kalbinize ulaşamıyorsa ya ruhunuzu ihmal ediyorsunuz ya da ibadetin ruhunu kaybetmişsiniz demektir.
Hasan el-Basri diyor ki; “Üç şeyde tadı kaybedene kapı kapalıdır: zikirde, namazda ve Kur’an tilavetinde.” O halde kapıyı açmak için çabalayın! Kapıyı açacak olan samimiyettir. Önce rabbinize karşı samimi olun ki, tüm kapılar ardına kadar açılsın.
Eğer evinizde huzur kalmadıysa, rızkınızın bereketi azaldıysa, çocuklarınıza sözünüz geçmiyorsa, dertler üst üste gelmeye başlaydıysa, acil yardıma ve desteğe ihtiyacınız varsa;
-Allah’a yönelin!
Çünkü Rabbimiz Kur’an’da “Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır” (Bakara 107) diyor.
Allah’a yönelmeyi; namaz, niyaz, boğazdan ibaret sanıyor insanlar..
15-20 yıldır namaz kılmasına rağmen;
*Halen neden namaza tekbir ile başladığını, *Halen neden her seferinde Fatiha okuduğunu,*Halen neden her oturduğunda Tahiyyat okuduğunu, *Halen neden sağa-sola selam verdiğini ve kime selam verdiğini bilmeyen namazını nasıl huşu ile kılsın? Allah’a nasıl yönelsin?
Hepimiz televizyonlardan, dizilerden, absürt programlardan, ailenin dinamitini bozan her şeyden şikayetçiyiz değil mi? Peki çözüm için ne yapıyoruz? Neredeyse hiçbir şey..
Kardeşim! Ne izlediğinin farkına var artık.
Ey oyuncu! Nerde oynadığının farkına var artık.
Ey yönetmen! Ne çektiğini bil artık.
Dizi sektörü bugün bu hadsizliği ele alabiliyorsa en büyük müsebbibi izleyerek prim veren bizleriz.
O halde en ağır tokatı atabilecek olanlar da bizleriz. Sektörün yönünü çizecek olanlar da bizleriz. Arz ve talebi belirleyecek olanlar da bizleriz.
Arz talep meselesi zannediyorduk ekrandan bize yansıtılanları.. Aslında tam aksine.. dizi film senaryoları yurt dışında özellikle hazırlanıp bizlere sunuluyor. Hatırlar mısınız eskiden evlilikle ilgili bir sürü program vardı. Şimdi neredeler? Halk bunları izlemekten keyif duyuyor istiyordu ama kaldırıldı. Demek ki neymiş? Arz talep meselesi değilmiş.
Ha bu arada bu kuşağı imar edenler de bizleriz. Bir sonra ki kuşağı imar edecek olanlar da bizleriz. İmar ettiğimizin için de var olacak olanlar da bizleriz.
Nasıl bir hayat, nasıl bir nesil, nasıl bir kültür imar etmek istiyorsak oturalım onları izleyelim. Oturalım onlara destek verelim.