DİĞER KATEGORİLER

YANGINA NE KADAR HAZIRLIKLIYIZ?

YANGINA NE KADAR HAZIRLIKLIYIZ?- Mustafa DEĞİRMENCİ- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

Değerli okurlar
Türkiye, günlerdir orman yangınlarıyla mücadele ediyor. Bu yangınlarda insanlar ölüyor, hayvanlar ölüyor, ağaçlar, bitkiler ölüyor. Doğa ölüyor. Millet olarak canımız, ciğerimiz yanıyor. Yangınlarla mücadeledeki başarısızlık, eşgüdüm eksikliği, teknik donanım yetersizliği, özellikle de yangın söndürme uçaklarının azlığı, yurttaşların öfkesini ve acısını daha da artırıyor. Geçen yıl bir benzerini yaşadığımız bu elim olayların bir daha tekerrür edeceğini kimse öngörmemiş olacak ki, maalesef yine aynı sıkıntılarla sınanıyor cennet vatanımız.
Hepimizin aklındaki sorular şunlar: Türkiye gibi diğer özellikleri yanında, doğal güzellikleriyle de öne çıkan, turizm ülkesi olarak da dikkat çeken, üstelik orman yangınlarının sık yaşandığı coğrafyasıyla bilinen bir devlet, niçin orman yangınlarıyla mücadelede bu kadar yetersiz kalıyor? Bu yangınların birincil sebebi neden bir türlü bulunamıyor? Tüm dünyayı etkileyen küresel ısınma yanında, geçen yıllardaki orman yangınlarının nedenleri arasında gösterilen dikkatsizliğin, arazi mafyasının, PKK terör örgütünün, yaşadığımız son yangınlarla ilgisi var mı? Varsa ne kadar? Orman yangınlarıyla mücadelede akıl, bilim ve deneyim devre dışı bırakıldığı için mi bu kadar başarısızız? Yeterli mali kaynak mı yok? Personel sayısı mı az? Halkımız mı bilinçsiz? Kanunlar mı etkisiz? Türk Hava Kurumu’nun son yıllarda içine düştüğü durum, yangınları söndürmede büyük bir zaaf mı yaratıyor?  
Soruları çoğaltabiliriz elbette.  
Fakat şurası kesin, mesele çok daha derin. Sorun çok daha büyük ve yapısal. Aynen ekonomik sorunlarımız gibi aynen sığınmacı sorunumuz gibi aynen eğitimde, sağlıkta, yargıdaki sorunlarımız gibi orman yangınlarıyla mücadelede de akıl ve bilim devre dışı kaldığından, planlama, örgütlenme, eşgüdüm bir kenara konulduğundan, başarılı olamıyoruz. Ormanlara, ağaçlandırmaya, orman köylüsüne, ormanların ekonomik getirilerine, sulamaya, tarım arazilerine ilişkin kapsamlı, ayrıntılı çalışmaların eksikliğini çekiyoruz. Bütüncül bir bakış açısı olmayınca da sorunları çözemiyoruz. 
Aynı durum, denizlerimizdeki kirlilikle, son aylarda gündemimize gelen müsilajla mücadelede de öne çıkmıyor mu? Dış politikada da görülmüyor mu? Depreme ilişkin alınan önlemlerde de göze batmıyor mu?  
Sıklıkla vurgulamakta yarar var. Gelişmenin, ilerlemenin, zenginleşmenin, kalkınmanın yolu planlamadan geçiyor. Cumhuriyet, bunun için sanayi planları yapmıştı. Bu amaçla, 1960’ta Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kurulmuştu.  
Ekonomi, sanayi, tarım, hayvancılık, turizm, nüfus, kentler, yerel yönetimler, bürokrasi, eğitim, sağlık, bilim, teknoloji, işgücü, üretim, enerji, kısacası akla gelen ne varsa, olanak ve gereksinimlerimize göre kısa, orta ve uzun vadede planlanacaktı. Böylelikle hem kaynaklarımız verimli kullanılacak, tasarruf sağlanacak hem de refah devleti olacaktık. Devlet Planlama Teşkilatı’nın etkin olduğu yıllar, Türkiye’nin geliştiği, kalkındığı yıllardı. Ardından bu birikime sırtını döndü Türkiye, sonra da tasfiye etti. Adı bile kalmadı Devlet Planlama Teşkilatı’nın, 2011’de kapatıldı.  
Orman yangınlarıyla mücadele ederken yanan bölgeleri yeniden ağaçlandırmanın hesabını yaparken planlamanın önemini yeniden düşünmekte büyük yarar var.  
Saygılarımla