DİĞER KATEGORİLER

VİCDANIMIZA NE CEZA VERECEĞİZ?

VİCDANIMIZA NE CEZA VERECEĞİZ?- Muhammet GÜMÜŞ- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

Yüzyılın felaketini yaşadığımız sürenin üzerinden iki hafta geçti. Acı büyük, yıkım büyük, kayıp büyük. Ancak birlik beraberlik de büyük. Yapılan yardımlardan tutun birlik beraberliğe kadar her şey, ülke olarak hala kaybetmediğimiz ana unsurlarımızın varlığını gösteriyor.
Kayıplarımız büyük Rabbim rahmet eylesin ancak bu acıları yüreğimize gömerek geleceğe bakmamız ve geleceği inşa etmemiz gerekiyor. Topyekûn, ülke olarak bunu başaracağımıza inancım tam. Ama geleceğin inşasını yaparken daha acısı taze olan, geçmişten gerekli dersleri alarak hareket etmek, bina yapmak ve acıları hafifletmekten daha önemlidir.
Kahramanmaraş merkez üssü olmak üzere 10 ilin büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldığı yüzyılın felaketinde yaşadığımız deprem kader, yapacak bir şey yok. Ancak bu kader karşısında alınacak tedbirler ve önemler esastır.
Kaderi ülke olarak yaşadık. Yakınlarını, eşlerini, çocuklarını, akrabalarını, dostlarını kaybeden insanlarımızın acısını yürekten paylaşıyoruz ancak bu aşamadan sonra geride kalanlar başta olmak üzere var olanlar için tedbir almak ve kaderimiz olan depremlerden en az kayıplarla çıkabilmeyi sağlamamız gerekiyor. Ülkemizin deprem bölgesi olduğunu ve diri fayların aktif şekilde bulunduğunu söyleyen bilim insanlarının uyarılarını dikkate alarak yapılması gerekenleri sadece devletten beklemeden yapmak hepimizin boynunun borcudur.
Bakın deprem sonrası bölgede araştırma ve inceleme yapan uzmanlar birçok raporlar hazırladı. En son incelediğim İstanbul Teknik Üniversitesinin raporu oldu. İTÜ’nün raporunda yıkımın 5 ana nedeni tek tek yazılmış. 2 şiddetli depremlerde Doğu Anadolu Fay Hattı üzerindeki 11 ilde çok sayıda betonarme binanın enkaz haline geldiğinin belirtildiği felakette, yıkımın ana nedenleri de ele alındı ve 5 ana neden şöyle sıralandı: 1-Binaların çok yaşlı olması, 2- Temellerinin oturduğu zeminin taşıma kapasitesinin düşük olması, 3- Kullanılan malzemelerin kalitesiz olması, 4- Kolonlar ve kirişlerin en kesit boyutlarının ve donatı miktarının yetersizliği, yönetmeliklere uyumlu olmaması ve 5-Bitişik nizamda inşa edilen binaların kat seviyelerinin farklı olmaları.
Şimdi bu rapor doğrultusunda bakıldığında yıkımın boyutunun yüksek olması, evet depremin 2 tane olması ve peş peşe gelmesi, büyüklüğünün yüksek olması bir etken ancak yıkım olan bölgelerde yıkılmayan yapıların varlığı da göz ardı edilmemeli. Yani kaderimiz olan deprem, yıkımın fazla olması ise ihmal olarak ortaya çıkıyor.
Zaten genel değerlendirme durumuna baktığımızda da yıkılmayan binaların TOKİ başta olmak üzere, özel müteahhitlerin her şeyi eksiksiz yaptığı ve çalma çırpma usulsüzlük gibi durumların söz konusu olmadığı ortaya çıktı. Hatta binası yıkılmayan müteahhitlere madalya verilmesi bile dilden dile dolaşmaya başladı.
Oysa ne garip değil mi, normal yapması gereken, olması gereken işi yapan insana hayret ediyoruz. Şaşırıyoruz. Methiyeler düzüyoruz. Ne ölçüde acı bir durumdayız farkında mıyız?
Bu durum ülke olarak sadece bu sektörde değil her sektör için geçerli bir durum aslında. Ya biz Müslümanız yeri gelince mangalda kül bırakmayız. Dinimizin gereği işimizi layıkıyla yapmamız gerekiyor. Ancak gelin görün ki yapılan icraat ne dinimize uygun ne işimize…
Öncelikle bunun sorgulanması gerekiyor. Bunun için denetim vs. gibi etkenlere bile gerek yok.
İşin maddi kısmını bir kenara bırakın işte bugün on binlerce insanımızı en acı şekilde toprağa verdik. Manevi çöküm yaşadık. Bu manevi çökümün vebali kimin omuzunda şimdi?
Bugün Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen illerde yıkılan binalarla ilgili yapılan soruşturmalarda gözaltına alınan 400 şüpheliden 131'inin tutuklandığı bilgisini duymak o kayıpların yüzde birlik telafisi bile değil.
Ocaklar söndü, yuvalar yıkıldı, yeni doğan bebekler anasız babasız kaldı, analar evlatsız kaldı. İşte biz şehirleri yeniden inşa etsek de yüreklerdeki bu yıkımı nasıl inşa edeceğiz?
‘Bir musibet bin nasihatten yeğdir’ atasözünden yola çıkarak artık ülke olarak aldığımız derslerin icraatına geçme zamanı geçmek üzeredir. Bu saatten sonra kamu kurumundan özel sektörüne herkes alacağı ve vereceği kararda bugün toprak altındaki canların acısını düşünerek vermesi gerekir. Suçlu, kusurlu her kimse buna yargı karar verecek, cezalarını verecek ancak önemli olan hepimizin kendi vicdanına vereceği ceza olmalıdır.
Kalın sağlıcakla…