Vardır milletin bir bildiği!...

Aday adaylığı süreci başladı. Tahminler, anketler, yorumlar, kulisler, kimlerin sıralamalara gireceği hepsi atıldı siyaset kazanına, başladı kazan kaynamaya! 7 Haziran'dan bu yana Türkiye'de sular durulmadı. Türkiye sınırlarının hemen yanıbaşında yaşanan Suriye'deki karışıklıklar, Doğu ve Güneydoğu'da halen devam eden her gün şehit cenazelerinin geldiği olaylar, seçim sonrası sandıktan çıkan tablonun hükümet kurulmasına yansıtılamaması, döviz ve altındaki anormal yükseliş, ekonomide çarkların durması erken seçime hangi şartlarda gidildiğinin bir göstergesi olarak gözler önünde! Üstelik, bu sayılan şartlarda hiçbir düzelme olmamasına rağmen doludizgin bir erken seçime gidiyor olmamız, biz bu noktaya nasıl geldik dedirtiyor! Ve hiç bir şey olmamış, yaşanmamış, ortalık güllük gülistanlıkmış gibi neler söylemiyoruz neler! Çünkü, erken seçim için sürenin kısa olması, siyasi partilere kısa günün kârı hesapları yaptırmaya başladı. Doğu ve Güneydoğuda ki olaylar, ekonomide duran ve dönmeyen çarklar, belirsiz bir bekleyiş seçim için en uygun propaganda zamanı gibi görülüyor! Sizi bu durumdan ancak ve ancak biz kurtarabiliriz sözleri çoktan cirit atmaya başladı bile... Söylenenler arasında neler mi var? Çok şey var! Bu söylemlerin millete sunumu ve takdimi işin en önemli kısmı! İşte burada da laf ebeleri, laf cambazları, ikna allameleri, olanı-biteni unutturup, hiç bir şey yaşanmamış olmamış-bitmemiş gibi pembe tablolar çizenler giriyorlar devreye... Ve diyorlar ki... Gördünüz işte koalisyon olmuyor, koalisyona kimse yanaşmıyor. O kadar da uğraştık, istikşafi görüşmeler yaptık, ama olmadı! Bütün bu olumsuzlukları tek başına bir iktidar çözebilir, bunu da kimi yapacağını sizler iyi biliyorsunuz! Mesela, şu partiden şu ayrıldı, parti çözüldü. O partiden yüzde 3-4 civarında kopan ayrılan olur, nereye gidecek onlar, pek tabi ki bize gelecekler! Mesela diğer partiye bakalım. Onların oyları bir adım ilerlemez, çakılır kalır! Bir diğerine de millet fazladan yüzde 4 kadar oy vermişti, baraja takıldıkları an, hiç kimseye ihtiyacımız olmaz! Oysa, görülmeyen, görülmek istenmeyen, kulakların tıkandığı hususlar o kadar çok ki... Millet, başına kakılır gibi, yol yaptık, meydan yaptık, şu kadar ray döşedik, trenin hızlısını sefere koyduk, şu kadar alt ve üst geçit yaptık, memurlara, emeklilere şu kadar verdik laflarından iyi sıkıldı! Neredeyse, nankörlükle suçlanmak üzere olduğunu hissetmeye başladı! Muhalefet partilerinin iktidarı istemiyor görüntüleri, millete heyecan veren çıkışlar yapamaması, yıllardır iktidarı elinden bulunduran partinin dayatmacı tavırları insanların kafasını bir hayli karıştırdı. Biz olmazsak, bize oy vermezseniz dibe vurursunuz anlamına gelen sözler ve ifadeler aba altından sopa göstermek olarak algılanıyor! Toplumun zaten yüzde 65-70'i diple, dibe vurmak arasında yaşayan bir ülkede, dibe vurursak vururuz diye konuşmaya başladı insanlar. Kendilerine oy verecek insanların, neden böyle konuştuklarını okuyamayan siyasi partiler için sandık manzaralarında fazla bir değişiklik olur mu sevgili okurlar? Millet daha da kızar ve kafası bozulursa, sandık önüne konulduğunda, bir araya gelmesini, konuşmasını, anlaşmasını, benim için ortak mücadele etmesini öğrenin diyerek, sandıktan Meclise dört partide gönderir, beşte... O zaman bu millet ne yapmaya çalışıyor mu denilecek? Yoksa millet bize bir araya gelin denilerek, eteklerdeki taşlar dökülüp, bir araya mı gelinecek? Siyasilerin kendi dediklerini kabul ettirme açısından inatlaşmaları, ısrarcılıkları, bir çok siyasi partinin ömrünü kısaltmadı mı? Tek bir seçimde sandığa gömülen ve tabela partisi olan partileri unuttuk mu? Hiç bir siyasi parti gücünü milletten aldığını unutmamalı densede... Milletin desteği olmadan, barajlar aşılamaz! Milletin desteği olmadan Meclise girilemez! Milletin desteği olmadan hükümet kurulamazda, hükümet olunamazda! diye söylense de, siyasi partilerimiz bugüne kadar ve bundan sonrasında da, kendi düşünce ve görüşlerini test etmeye devam ettiler ve edecekler! Vardır milletin bir bildiği, diyelim, bekleyelim görelim!..