ULUSLARARASI KIBRIS TÜRK VAKIFLARI SEMPOZYUMU-1- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi
Kıbrıs Evkaf İdaresi Genel Müdürlüğü ile Kuzey Kıbrıs Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörlüğü ev sahipliğinde düzenlenen “Hukuki Boyutlarıyla Uluslararası Kıbrıs Türk Vakıfları Sempozyumu” 7-8 Kasım 2024 günlerinde Kıbrıs'ta, ilk günü Maraş Bilal Ağa Kültür Merkezi Gazi Mağusa ikinci günü Lefkoşa ve Bedesten’de düzenlendi. Sempozyum tematik olarak düzenlenmiş, hukuk, tarih alanlarında konuyla ilgili çalışma yapan Kıbrıs’tan üç, Türkiye’den on beş akademisyen ve araştırmacı tebliğ sunmuştur. Kitapçık yayınlanmış, tebliğler daha sonra yayınlanacaktır. Aşağıda tebliğlerden derlenen bazı konular yer almaktadır.
1571 yılında fethedilen Kıbrıs'ta birçok Vakıf kurulmuştur. Bunların sayısının 2200 civarında olduğu bilinmektedir,196 para vakfı bulunmaktadır. Vakıflar Müslüman gayrı Müslüman ayrımı yapmadan Ada halkına pek çok hizmet yapmıştır.
Bilindiği gibi, vakıflar Allah'a yaklaşma inancından kaynaklanmakla beraber pek çok kamu görevini yerine getirmektedir.
Vakıflar Kıbrıs'ta Türklerin yani Müslümanların var olma sebebidir. Hatta vakıflar Genel Müdürü Prof. Dr Mustafa Tümer'in ifadesiyle “Siz Amerika'ya gitmeden önce biz Kıbrıs'taydık.”
Kıbrıs'ta kurulan Lala Mustafa Paşa Vakfı 1590 tarihlidir. Kapalı Maraş'ın %99.99'u vakıf olup sonradan mülkiyete intikal, şimdi uluslararası düzeyde mücadelesi yapılmaktadır.
1878 de Kıbrıs İngilizlerle yapılan anlaşma gereği Duyun-ı Umumiye borçlarından düşmek üzere onların idaresine bırakılıyor. Sözleşmede vakıfların ve dini kurumların kendi kurallarına göre korunacağı belirtilmiştir. 1878-1915 arasında Osmanlılara bağlı İngiliz yönetimi, 1915 yılından sonra İngiliz sömürgesi, 1960 bağımsızlık dönemi ve 1974 Kıbrıs Barış harekatı ile kuzeyde Türk hakimiyeti, güneyde Rum yönetimi dönemi. 1915 yılında İngilizlerin Adayı ilhakından sonra İngiliz valisine yetki verilmiştir. Oysa uluslararası anlaşma ile ahkam-ı evkaf uygulanması gerekirdi. Dolayısıyla bu dönemde İngilizlerin keyfi yönetimleri vakıfları tahrip etmiştir. Bazı araştırmacılar özel mülkiyete çevrilen vakıfları incelemiştir. İngiliz yönetimindeki Kıbrıs Vakıf Murahhaslığının yaptığı hukuk dışı uygulamalarla İngiliz şirketlerine peşkeş çekilmesi, birçok vakıf arazisinin ahkam-ı evkaf hükümlerine aykırı olarak verilmesi, İngilizlerin “parçala, yönet” siyasetiyle müftüler ve kadılar arasında ihtilaf çıkartılarak anlaşmazlıklar oluşturulması, Rumlara verilen vakıf malları tarafından işlenmiştir.
Adanın siyasi tarihiyle bağlantılı olarak vakıfların İslam hukuku (şer’i hukuk) ile İngiliz Kolonyal yönetiminde müşterek hukuk ele alınması konuyu çok boyutlu hale getirmektedir. Konunun sosyal ve kültürel boyutlarıyla ilgili yayınlar olup hukuki nitelikli olanların sayısı daha azdır.
İngiliz üslerinin vakıf araziler üzerinde olduğu da tarihi belgeleriyle ortaya konuldu. Bu vakfiyeler mevcuttur. Hatta bu bölgeden Türklerin 1974 yılına kadar gelir elde ettikleri belirtildi. Vakfiyesi olmayan ama bilinen vakıflar da mevcuttur, bunun tipik örneği Sultan 2. Selim vakfıdır.
1960 Anayasasının 110’ncu maddesinde vakıf kurumu ve ahkam-ı evkaf tanınmıştır. Fasıl 337 geçerli olmuştur.
Osmanlı döneminde gelişen vakıflar varlıklarını özellikle 1878 İngiliz yönetiminden sonra zayıflatmaya başlamıştır. İngilizler anlaşmaya göre Kıbrıs'ta geçici süre olarak kalacaklardı ve bu arada vakıflarla ilgili konularda ahkam-ı evkaf hükümleri uygulanacaktı. O dönem Mecelle-i Ahkamı Adliye yanında Ömer Hilmi'nin yazdığı vakıf maddeleri İngilizceye çevrilmiş ve İngiliz mahkemeleri tarafından kabul edilmiştir. Lozan Antlaşmasının 60’ncı maddesine göre vakıfların korunması kayıt altına alınmıştır. Buna rağmen İngiliz idareleri ile Rumlar vakıflara riayet etmemişlerdir.
Kıbrıs Vakıflar İdaresi “Kapalı Maraş Bilinmeyen Gerçekler” adlı broşürde, Osmanlı Yönetiminde kurulan ve müslim ve gayri müslim tüm halka hizmet eden vakıfların 1878’den sonra İngiliz Yönetiminin adadaki Türk varlığını ortadan kaldırmak amacıyla vakıfları hedef yaptığı; vakıfların fonksiyonlarını kaybetmesi için sistematik çalışmalarla esnafa yardım edilmeyecek, sosyal yardım yapamayacak ve toplumu destekleyemeyecek bir Vakıf idaresi için çalıştığı ifade edilmektedir. “İngiliz Sömürge Yönetimi döneminde (1878-1960) bir yandan Evkaf zayıflatılırken, aynı zamanda Yunan Ortodoks Kilisesi adanın en güçlü kurumu haline getirilmiştir.”