Konya, Aksaray ve Ankara sınırları içerisinde yer alan Tuz Gölü’nde küresel ısınma ve kuraklığa bağlı olarak küçülme devam ediyor. Uzmanlar, problemin sadece Tuz Gölü’nün küçülmesi olmadığını, bununla birlikte tuz üretiminin azalması, göl çevresinde üretilen başka ürünlerde azalma ve çevresel anlamda da negatif bir etkilenmeye dikkat çekiyor.
Türkiye’nin tuz ihtiyacının yüzde 50’ye yakınını karşılayan Tuz Gölü’nün sınırları her geçen yıl geriliyor.
Suların çekilmesiyle gölün çevresi çorak alanlara dönüşürken, bu durum çeşitli olumsuzlukları da beraberinde getiriyor. Kuş cenneti olarak kuş türlerinin konakladığı ve ürediği alanlar ciddi şekilde yok oluyor. 1990 yılından beri Tuz Gölü ve geniş kapsamda Konya Havzası'nın birçok bölgesinde TÜBİTAK projeleri yürüten, çeşitli çalışmalar yapan Konya Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muazzez Çelik Karakaya, Tuz Gölü’nde küresel ısınma ve tarımsal kullanıma da bağlı olarak ciddi bir küçülme olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Karakaya, “Küresel ısınma da dünyanın problemi olduğu için ve yağış azalması da küresel ısınmanın bu sonuçlarında Tuz Gölü’nün eski yıllarda daha az olan küçülmesini ileriki yıllarda daha fazla artıracak boyuta götürecektir. 1930’dan bugüne kadar geldiğimizde geçmişte yılda belki birkaç santim olan küçülmeler, bugün yüzde ölçeklerine geldiğimizde ciddi boyutlara ulaşmış ve Tuz Gölü’nün çevresinde ciddi bir şekilde tuz alanlarının çökeliminin çekildiği, killi, tuzlu bir toprağa bırakır konuma gelmiştir. Genel çok genel bir yaklaşımla dersek, 1930’dan bugüne belki 30, belki biraz daha fazda ölçümlerle, uydu fotoğraflarıyla da özellikle Tuz Gölü’nün güney kesiminde ve kısmen de doğu kesiminde daha fazla olmak üzere çekilme var” dedi.
“Problem sadece Tuz Gölü’nün küçülmesi değil, üretimde azalma, çevresel açıdan da negatif bir etkilenme olacaktır”
Prof. Dr. Muazzez Çelik Karakaya, Tuz Gölü’nün dışında çevresinde bugün soda üretimi de yapılan Bolluk ve Tersakan göllerinin de olduğunu ifade ederek, “Problemimiz sadece Tuz Gölü küçülmesi değil. Aynı zamanda bu küçülme ile beraber veya suyun miktarının azalması diyelim aslında küçülme bu, tuz üretiminin negatif etkilenmesi yanında Bolluk ve Tersakan gibi soda üretimi yapılan, sodanın yanında başka ürünler de elde ediliyor. Bunların da üretiminde ciddi bir azalma olacaktır. Bu azalmanın sonucu da sadece ekonomik olmayacaktır. Bugün Türkiye’nin yüzde 50’ye yakın tuz ihtiyacı ve tuzun dışında çeşitli kimyasal ürünler de ediliyor. Bolluk, Tersakan’da kimya sektöründe gıdanın dışında ilaçlamada, çeşitli tarımsal ilaçların yapılmasında, çeşitli asitlerin üretilmesinde sodyum kaynağı olarak magnezyum elde ediliyor, cam sanayine, deterjan sanayine veriliyor. Bunların da üretiminde azalma olacaktır ve onun dışında da burası çevresel açıdan da negatif bir etkilenme olacaktır. Kuş cenneti diyoruz, kuş türlerinin konakladığı ve artı ürediği alanlar ciddi bir şekilde yok olmaktadır. Bunun dışında da yine turizm açısından da özellikle sağlık turizmi veya normal görsel anlamda da sağlık turizmine kazandırabilir Tuz Gölü. Çünkü sağlık turizminde ciddi bir potansiyeli var Tuz Gölü’nün ama bu alanda bir çalışma yapılmamıştı, bu bir eksikliktir bizim ülkemiz için, bunların da kaybı yaşanacaktır” şeklinde konuştu.
“Vahşi sulamadan, yeraltı suyu çekilmesinden vazgeçilmesi lazım”
“Küresel boyutta bir kuralık diyoruz. Bunu sadece biz yapmadık tüm dünya sorumlu” diye konuşan Prof. Dr. Muazzez Çelik Karakaya, “Peki biz ne yapabiliriz? Tuz Gölü çevresinde ciddi bir şekilde tuz üretimi yapılan alanların veya suyun çekilmesine bağlı olarak bir de o bölgede tuzlu, killi bir toprak alan oluşacaktır. Bunlar da rüzgarla ciddi bir şekilde çevredeki tarımsal alanlara taşındığı zaman tarımsal üretimin de, Tuz Gölü değil örneğin Altınekin Ovası, özellikle buğday üretiminde rekoltenin alındığı, ciddi bir şekilde ihtiyacımızın karşılandığı bir alandır. Burada da bunun onun dışında diğer ürünlerin de tozdan bağlı olarak negatif etkilenmesi yanında insan sağlığını da etkileyecektir. Ne yapabilirize geldiğimizde biz sebep olduğumuz ölçüde yaptığımız negatifliklerden vazgeçmemiz, yani yan etkilerden vazgeçmemiz lazım. Bunlar nedir? Tarımsal sulamada işte yıllardır söyleniyor artık ciddi bir şekilde bıçak kemiğe dayanmıştır, vahşi sulama dediğimiz o sulamadan vazgeçilmesi lazım. Tuz Gölü kapalı bir göl. Dışardan beslenmesi sınırlı sayıda, işte Melendiz Çayı, Uluırmak, Peçenek Çayı dışında fazla önemli bir dereden beslenmiyor. Bu derelerde de özellikle kuraklığın sonucu yaz aylarında bu derelerden hemen hemen hiç su gelmemektedir. Peki bu derelerden gelen özellikle yağışlı mevsimlerde ilkbahar veya ilkbahar sonra biraz mayısa kadar gelen bir miktar su var. Belki bu sular depolanabilir, havzaya daha fazla su verilerek. Tuz Gölü’nün çevresinde kuruyan Akgöl, Acıgöl, Köpek Gölü gibi çeşitli küçük göller var. Bunlar çok düz bir arazi ve bu arazi içerisinde, yüzeyine daha fazla güneş ışınının gelip Tuz Gölü’ndeki suyun buharlaşmasını azaltmaya da yönelik olarak ve artık temiz enerji elde edilmesi için de o bölgelere güneş panelleri kurulabilir. Bu paneller gelen güneş ışınını bir şekilde tutacağı için Tuz Gölü’ne gelecek güneş ışınının yansıması ve buna bağlı olarak buharlaşmasının artmasını kısmen azaltacaktır. Farklı disiplinler de bir araya gelerek yeraltı suyunun çekilmesinden de vazgeçilmesi gerekir. Bugün Konya Kapalı Havzası 2000 yılında Koruma Alanı olarak ilan edildi, geniş bir alan ama bu koruma alanına özgü çalışmalar, korumaların yapıldığını söylemek maalesef güç. O zaman bu koruma alanında yeraltı suyunu çekmekten vazgeçilmesi lazım” diye konuştu.