TOPLUM NEREYE GİDİYOR?- Mehmet HANÇERLİ- Yeni Meram Gazetesi
Gün geçmiyor ki absürt olaylarla karşılaşmayalım. Bu kadarı da olmaz, olmamalı diyebileceğimiz olaylar görüyoruz ne yazık ki. Toplumu bu hale getiren kim? Nerede, hangi hataları yapıyoruz? Belki de bir çoğumuz suçu direkt olarak eğitime buluyoruz. Eti senin kemiği de senin sisteminden eti senin kemiği benim sistemine daha sonra da eti de eti de benim kemiği de sistemine, “çağdaş eğitim” sistemine geçtik.
Hatalar zincirine TV dizilerini, sabah programlarını, polisiye görevini üstlenen magazin dizilerini ve bir dünya olumsuz ögeyi ekleyebiliriz. Çok bölümlü TV dizilerine bir bakıyorsunuz Brezilya dizilerinde olduğu gibi kim kiminle birlikte belli değil. Bir çocuğun bir bilinen bir de bilinmeyen babaları var. Dahası aile içerisinde ensest vakalarından tutun da karmaşık ilişkiler oluyor.
Biz ne olduk Allah aşkına? Canlı yayında devletin güvenlik organlarını bertaraf ederek cinayet itiraflarını görüyoruz ekranlarda. Hayatı kitaplardan okumak yerine, görerek yaşamak yerine, kolayına kaçarak TV ekranlarındaki ne idüğü belirsiz uydurma dizileri izleyen seyirci, her şeyi öyle olacak sanıyor.
Hele bir de akıllı telefonların sosyal medya ağına girdi ise ve sık sık bağlanıyorsa erkenden köşe dönme kaygılarına giriliyor. Polat ve benzeri davaların müsebbibi kimler acaba? Biz bu olayların önlemini önceden almaz isek daha nice gök görmedikler saçlarında dolar buketleri ile ekranlarda boy gösterir. Bizler de seyrederiz. Dahası Polatgillerin takipçi sayıları milyonlar ile gösterilirken işinin ehli bir profesörün takipçi sayısı da on binlerle ifade edilir.
Peki müsebbip sadece ekran mı, tabii ki hayır. Eskiden tüm kötülüklerin anası içki idi. Şimdilerde değişti ve uyuşturucu da eklendi. Evlatlar, torunlar, arkadaşlar, uyuşturucu temini için imkan sağlamayan nine, dede, anne, baba, arkadaş ne bulursa öldürüyor. İnsanlar sigarayı bırakırken dahi aşırı zorlanırken Fatihler yetiştirecek kızımızın uyuşturucu temini noktasında yapamayacağı yok.
Okullardaki eli öpülesi öğretmenlerimiz öğretiyor, kenara çekiliyor. Öğretmeni için canını verecek öğrenci de yok, öğrencisi kışın üşümesin diye paltosunu verecek öğretmen de yok maalesef.
İzlerken kanımızı donduran haberleri tiksinerek seyrediyoruz. İki yaşındaki biz kızımıza üvey babası ile 13 ve 14 yaşındaki cibilliyetsizler cinsel istismarda bulunuyor. Yavrumuz entübe oluyor ve hastanede tedavisi devam ediyor. Tuhaf olan ne biliyor musunuz? Sözde annesi olacak kadın, çocuğunun yerine üvey babasını savunuyor. Yine soralım, bize ne oldu yahu?
Bir diğer memleket meselesi. Bir o kadar masum, bir o kadar hayat dolu, gözleri gülen 8 yaşındaki “Narin” kızımız. 11 tutuklama var. Hepsi de aileden ve aile çalışanlarından. Çok çarpık, çok gizemli bir konu. 8 yaşındaki kuzumuzun cenaze törenine anne, baba, abi ve diğerlerinin katılmalarına izin verilmiyor. Ayrıntılarına girmeye gerek de yok, söyledik ya çok çarpık, karışık konular. Adli tıptan son veriler geldiğinde gerçek suçlular ortaya çıkacak ve hak ettikleri cezayı da alacaklardır.
Neyi özlüyoruz biliyor musunuz? Yerine göre hatasını bulduğunda öğrenciye çıkışan ve onun iyiliği için uğraşan öğretmenleri.
Toplumu belli insani değerlere yönlendiren milli ve manevi bakımdan öğretilerle dolu TV dizilerini.
Gençliğin yetişmesinde okumanın önemine binaen gençlerin yoğum olarak doldurdukları kitap dükkanlarını. Yüzbinlerce insanın ziyaret ettiği kitap fuarlarını.
Kafelerin oyun salonlarının tıka basa dolu olduğu alanlar yerine mahalle gençlerinin birbiri ile oturdukları, fikir alışverişinde bulundukları ortamları.
Kapitalizmin kurallarını bir kenara iterek her şeyin madde olmadığını, manevi duyguların ön plana çıkarıldığı bir toplum düzeni.
En uç noktaya, olmayacak bir noktaya gidelim. İstanbul'un fethinden sonra esnaf kardeşimize “Ben siftah yaptım, bulguru da komşudan al lütfen.” diyebilen, dedirten bir alışveriş mekanizması.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak bu gidiş, gidiş değil. Maddi ve manevi olarak iyi durumda değiliz.
Rabbim bize örneklendirdiğimiz absürt haberleri yaşatmasın. Önlem almaz isek sonucuna katlanacağımız günler yakın değildir umarım.