TONTON DİYETİ- Ümmü Gülsüm ETYEMEZ- Yeni Meram Gazetesi
Ta ilkokul sıralarında ezberlettiler bizlere; insanlar doğar, büyür, yaşlanır ve ölür diye. Hücrelerimiz yaşam boyu bölünerek kendilerini yeniler fakat bu yenilenmenin bir sınırı vardır. Belli bir noktadan sonra hücre bölünmesi durur ve yaşlanma dediğimiz olay başlar. Yaşam boyu DNA’mız onun harabiyetine sebep olacak düşman güçleri yenmek için gece gündüz çalışır. Düşman güçler oksidanlardır; tamir edenler ise antioksidanlar olarak adlandırılır kabaca.
Dengenin antioksidanlar tarafında olması bizim lehimize iken; oksidan tayfanın baskın güç olması aleyhimizedir. Kişi, anne karnında başlayan yolculuğundan itibaren sağlıklı ve dengeli beslenerek antioksidan güçlerin üretimi ve korunmasıyla yaşam kalitesini artırarak ömrünün de uzamasını sağlayabilir. Antioksidan güçlerin üretimi için B vitaminlerine; bu güçleri koruyup güçlendirmek için ise A, E ve C vitaminlerine ihtiyaç duyarız.
Şekeri basite almayın!
Basit şekerden zengin beslenmek kan şekerini yükselterek insülin salgılatır. Bu tablo zamanla insülin duyarlılığının azalarak insülin direncinin meydana gelmesine sebep olur. Bu durum ise proteinlerin yapısında çeşitli biyokimyasal reaksiyonlar sonucunda yaşlanmayı hızlandırmaktadır. Yaşlanma hızını minimuma çekmek için yaşam boyu sağlıklı ve yeterli beslenme esas edinilmeli ve ideal kilo aralığından sapılmamalıdır.
Ne ekersen onu biçersin!
Yaşlıların %65’inde kronik hastalıklardan en az birinin görüldüğü belirtilmiştir. Bu durum çoğunlukla geçmiş yıllardaki yaşam tarzı ile ilişkilendirilmiştir.
Fazla kilo, açlık derecesinde beslenememe, aşırı tuz-alkol-tütün kullanma ve bilinçsiz ilaç almanın yaşam süresini azaltan faktörler olduğu bildirilmektedir.
Yaşlılarda Diyet
Yaşa bağlı olarak bazı vitamin ve minerallerin gereksiniminde artış meydana gelir. Kalsiyum, magnezyum, B vitaminleri, D vitamini, E vitamini, C vitamini, folik asit ve sıvı, gereksinimi artan başlıca beşin ögelerindendir. Yaşlılarda sindirim zorluklarını önlemek adına az ve sık beslenme önerilir. Böbreklere yük bindirmemek adına tuz alımına özellikle dikkat edilmeli, aşırısından kaçınılmalıdır. Yavaşlayan metabolizma haliyle bağırsakları da yavaşlatacağından bol posalı beslenmek kabızlık oluşumunu engelleyebilmektedir. Yaşlılıkta genellikle sütlü tatlılar tercih edilmeli; ağır şerbetli gıdalardan kaçınılmalıdır. Çay kahve tüketimi sinir sistemine iyi gelmekle birlikte günlük 2-3 seferin üzerine çıkılmamalıdır. Karbonhidrat, kaliteli kaynaklardan alınmalıdır. Başlıca kaliteli karbonhidratlara glisemik yükü düşük olan tam tahıllı ürünler, sebzeler, kurubaklagiller ve sert kabuklu meyveler örnek verilebilir.
Kardiyovasküler ve nörolojik hastalıklara yakalanma riskini azaltmak için özellikle folat, B12 ve B6 vitaminleri önemlidir. İşlenmiş besinlerde B6 ve folatta ciddi kayıplar söz konusu olduğundan besinlerin işleme, pişirme ve saklama yöntemlerine dikkat edilmelidir. Yaşlılarda kas fonksiyonlarının azalmasının önüne geçmek ve kas protein sentezini artırmak için günlük 1 g balık yağı takviyesi önerilebilir. Bunun yanında güneşten yeterli D vitamini alamayanlar günlük ek olarak 600 IU D vitamini alabilirler.
Yaşlılıkta Depresyon
B6 ve B12 vitaminlerinin alımının artırılması yaşlılardaki depresyon belirtilerin önlenmesine yardımcı olur. Depresif tonton yaşlılar için gerekirse takviye verilebilir. Gördüğünüz üzere yediğimiz içtiğimiz her şey sadece günümüzü kurtarmıyor; ilerleyen yıllarda da bir şekilde etkilerini önümüze seriyor. Kaliteli bir yaşam sürdürebilmek için olabildiğince temiz ve dengeli beslenmeli; gerekirse uzman kişiden sağlıklı beslenme eğitimleri alınmalıdır. Bugünlük de benden bu kadar sevgili ailem, bir sonraki buluşmamıza kadar kendinize iyi bakın.. Yaşam boyu mutlu kalın, sağlıcakla kalın!