DİĞER KATEGORİLER

TİMOKRASİ ve OLİGARŞİ

TİMOKRASİ ve OLİGARŞİ- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

Günümüzde halkın kendi kendini yönetmesi anlamına gelen demokrasi tarihi açıdan eski Yunan’la ilişkilendirilir. Eski Yunanda kentteki yurttaşlarının siyasi haklarından yararlananlar arasında birçok sınıf vardı. Bunlar; mülklerinde kölelerin çalışması sayesinde agoraya tam olarak katılma özgürlüğüne ve boş zamanına sahip olan tam yurttaşlar, toprak sahibi olmalarına rağmen kendileri çalışmak zorunda kalan orta sınıf çiftçiler ve kendilerini gündelikçi olarak kiralamak zorunda kalan ancak yurttaşlık haklarını koruyan topraksızlar. M.Ö. 400 yılı civarında Atina vatandaşlarının yaklaşık dörtte biri hiç toprağa sahip değildi. Bu nedenle, demokrasinin bu ilk biçiminin açıkça (eşitsiz dağıtılmış) mülkiyetle bağlantılı olması dikkat çekicidir. Mülkiyet sınıflarıyla ilgili bu siyasi anayasaya timokrasi adı verilmiştir.
Platon şehir devleti yönetiminde iki ana biçim üzerinde durmuş birisi monarşi olan tiranlık ve krallık ile diğeri gücün kitlenin elinde olduğu demokrasidir. Bu yönetim yasalara uygun olabilir veya uygun olmayabilir. Timokrasi veya timarşide şan ve şeref önde tutular, askerler yönetime hakimdir. Platona göre bir toplum düzeninde her türlü değişiklik baştan başlar. Öyle ya, balık baştan kokar. Yöneticiler arasına ayrılık girerse toplum kolay parçalanır. Yöneticiler arasında tam bir birlik olursa ne kadar azınlıkta olsalar bile onları sarsmak zor olur. Timokraside şan ve şerefe düşkünlük olduğundan bu tür yönetimde güçlü mevkiler sevilir ve paraya rağbet olur.
Yukarıdaki yönetim tarzıyla ilgili oligarşi veya aristokrasi denilen devlet biçiminde devleti zenginler yürütür, fakirler yetki sahibi değildir. Böyle bir düzende zenginler yasaları rahatça ihlal edebilirler. Platon der ki: “Bir devlette zenginlik ve zenginler baş tacı olunca doğruluğun ve doğru insanların şerefi azalır”. Böylece toplum zenginler ve yoksullar diye ikiye ayrılır. Dilenciler arttı mı orada yankesiciler, hırsızlar artar. Para severler de paraya taparlar. Oligarşiler soylu kişilerin ölçüsüz harcamalarına, israflarına göz yumarak onları meteliksiz bırakır; zenginler de bunlara borç para vererek faiz elde etmeye çalışır. Böylece devletin gücü sarsılır, iç sıkıntılar çıkar. Platon’a göre zenginler hakimiyetlerini kaybedince demokrasi yerleşir. Platon’un kendi dönemindeki düzeni günümüzde de görmek mümkün; kişileri/hanehalklarını borçlandırarak sürekli tüketime sürükleyip üzerlerinden faiz kazanmak, daha sonra devletleri/milletleri borçlandırıp onların kaynaklarına el koymak, yüzyıllar süren borçlara mahkum etmek gibi…
Günümüzde klasik kölelik yok, hatta herkes eşitlikten, özgürlükten yana. Ama eski Yunan’dan günümüze Batı dahil bu amaçlar ne kadar gerçekleşmiş? Gelir dağılımı çok bozuk, bir yanda küçük ama çok zengin azınlık bir grup her yerde hakim. Diğer yanda fakir halk kitleleri mevcut. Batı demokrasileri kendilerine insan hakları ve hukuk süsü veriyorlar ama gerçekten kendi toplumlarına hakkaniyet sağlayabiliyorlar mı yoksa zenginlerin tahakkümündeler mi? Eski dönemlerdeki soyluluk kabile anlayışını devam ettiriyorlar mı? Bu ülkeler kendi dünyaları dışındakileri nasıl yönetiyorlar? Nasıl olmalarını istiyorlar?
Günümüzde finans çevrelerinin hakimiyeti yanında yapay zeka, büyük veri gibi konular teknoloji oligarşisini önemli bir konuma da getirmiştir.
İslam dünyasını bazıları “Doğu despotizmi” ile izah etmeye çalışıyorlar ama bu izah çok yetersizdir ve bu ayrı bir tartışma konusudur.
ABD’nin başına yeni seçilen kişi gayrimenkul milyarderi; Gazze’de gayrimenkul planlaması yapıyor, Ukrayna’yı paylaşıyor, Grönland’, Kanada’yı talep ediyor. Bakalım daha başka ne talepleri çıkacak. İfsat ve bozgun, artık hiçbir kural tanımıyor. Hele ahiret inancı, sorumluluğu inancı yoksa işler daha vahim hale geliyor.
Zengin kesimler dünyada pek çok alana hükmediyorlar. Demokrasinin herkese göre bir tanımı var; sınıf ayrımına dayanan tanımlara göre halk demokrasileri bile kullanılıyor. Ama buz dağının altı farklı… Derinlerde timokrasi var. Adalet mülkün temelidir, ilkesi tam burada yerini buluyor.