DİĞER KATEGORİLER

TAŞIN ALTINA YÜREĞİNİ KOYABİLİYOR MUSUN?

TAŞIN ALTINA YÜREĞİNİ KOYABİLİYOR MUSUN?- Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

Bir gün Sultan yolun ortasına büyük bir taş koyuyor.
Toplum ne yapacak diye pencereden seyrediyor. Vezir geliyor taşı görüyor. Aklına taşı yoldan kaldırmanın sadaka olduğu gelmiyor bile. Taşın etrafında dolaşıyor ve diyor ki; Sultanımla konuşayım, yolun ortasından taşı kaldırması için bir adam bulalım, bir kadro ikdas edelim.
Vezir gidiyor Asker geliyor. Asker de taşın etrafında dolaşıyor, aklına gelmiyor taşı kaldırmak. O da diyor ki; Vezirle konuşayım, yolun ortasına taş koyana ne ceza vereceğiz onu kararlaştıralım. O cezadan anlıyor tabi.
Menfaatperest geliyor. Saray dalkavuğu, saray maskarası. (Eskiden padişahlar öyle akıllı adamlar ki, sarayda, özellikle dalkavuk, saray maskarası bulundururlardı. Sultana dalkavukluk etmeye çalışan olursa, dur o senin işin değil, bizim kadrolu maskaramız, dalkavuğumuz var, sana ihtiyaç yok denirdi)
Dalkavuk taşın etrafında taklalar atıyor, maskaralıklar yapıyor. Böyledir biliyor musunuz? Menfaatperestler, iki yüzlüler. Sürekli sorunların etrafında taklalar atarlar. Asla düzeltmezler. Düzelmesi içinde hiçbir şey yapmazlar. Onlar sorunları çoğaltanı da överler. O da yolun kenarında oturup sultana yalakalık için şiir yazayım deyip gidiyor.
Sonra oradan geçen bir köylü taşı görüyor ve diyor ki; yoldan taşı kaldırmak sadakadır.
Önce taşa tebessüm ediyor. Kaldırayım yolun ortasından da kimsenin ayağına, arabasına, hayvanına takılmasın. Elindeki eşya sepetini, küfeyi yere koyuyor ve taşa “ya Allah Bismillah” deyip sarılarak, sağa sola sağa sola derken taşı kaldırıp bir kenara koyuyor.
Sonra bir bakıyor ki; taşın altında bir kese altın. Kesenin içinde bir not.
Sultan şöyle yazmış: “Bu kesedeki altınlar, taşın altına elini koymayı becerebilenler içindir”
Taşın altına elini sokmazsa bir insan, maalesef başarılı olamaz. Maalesef bu ülke taşlarla dolu. Bir hayali gerçekleştirmek isteyen kişi taşın altına elini sokacak.
Hayatımızın her alanında yolumuzun üzerinde bulunan bu taşlara rastlamak mümkündür. Çoğu zaman aceleciliğimizden, vurdumduymazlığımızdan, dünya telaşından bu taşları fark etmeyiz bile. Bazen de vurdumduymazlığımızdan görmeyiz bu taşları. Çoğu zaman da görmek istemeyiz. Tozları kilimin altına atmak gibi bir huyumuzun tezahürüdür bu taşları görmemek.
Hikâyede anlatıldığı gibi siz bu hayatın neresindesiniz? Amirlerinizle bu konuyu tartışıp kaldırması için birilerini bulanlardan mısınız? Deyim yerinde ise işi başkasına yükleyenlerden misiniz? Bana ne deyip bu işi başkaları yapsın diyerek havale edenlerden misiniz?
Amacımız; en yüce varlık olan insanın, huzur ve güven ortamında adalet ile yaşayabilmesi, çalışabileceği ortamlar oluşturmak, bunu için de oluşabilecek sorunları ortadan kaldırmak olmalı.
Her kurum, kuruluş ya da birey, uzman olduğu alanda görevini yerine getirerek insan mutluluğuna katkı yapabilir. Tuzu kuru olanlar, “tok açın halinden ne anlar” anlayışına kapılmadan “Eski köye yeni adet getirenlerden” olmalıyız.
İnsanlar şimdi yerden bir çöpü bile kaldırırken bile “bu çöpü buradan alıyorum kaldırıyorum” diye bas bas bağırıyor. Ona gerek yok bilinçli bir Müslüman; halkın ne dediğine değil Hakk’ın ne dediğine bakar.
Mesele, taşın altındaki altın kese için elimizi koyma meselesi de değildir.
Mesele sadece ve sadece Allah’ın rızasını kazanabilmek adına yapmaktır.
Vesselam...