DİĞER KATEGORİLER

SUSAN KURTULUR

SUSAN KURTULUR- Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6
Susmak herkesin başarabileceği bir eylem değil. " Susan kurtuldu” der sevgili Peygamberimiz S.A.V. Artık susmuyoruz. Hepimiz her konuda bilgi sahibi olmak, her konuda yorumda bulunmak istiyoruz. Hele pandemi de herkes birbirine sarmış durumda. İlla bir şey saracaksak, oturup yaprak saralım, lahana saralım. Topluma bakın, herkesin her konuda muhakkak bir fikri vardır. Din alanında bir bilgimiz yok ama hepimiz birer din âlimiyiz, sağlık konusunda bildiklerimiz internetten okuduklarımız var ama hepimiz uzman birer sağlıkçıyız. Fetva verir, reçeteler söyleriz. Geçenlerde ayaz da kalıp üşüdüm. Haliyle öksürük vardı. Her karşılaştığım şunları şunları muhakkak yap, geçer dediler. Hadi başka bir rahatsızlık varsa tam tersi etki yaparsa, yurdum insanı işte. Hepimiz doktoruz ve her şey hakkında muhakkak fikrimiz vardır. Ya bilmiyorum kelimesi literatürümüzde pek yoktur. Bazen sesini duyurmak için susman gerekir. Sözün tekrarı onun kıymetini azaltır. Bugün her türlü ikili ilişkilerde yaşadığımız sorunun temelinde çok konuşmamız yatıyor. Özellikle çocuklarımızla olan diyaloğumuza bir göz atalım. O kadar çok konuşuruz, o kadar çok tekrar ederiz ki, söyleyeceklerimizin hiçbir kıymeti kalmaz. Eşimizle olan diyaloğumuzda da aynı durum geçerli değil mi? Sürekli aynı noktayı tekrarlar dururuz, söylediklerimiz havada kaybolup gider, Susmak bazen en büyük ifade biçimidir aslında. Bazen saatlerce konuşarak verilemeyecek bir mesaj, zamanda susarak verilebilir. Susmak nefse ağır gelen bir şeydir. Karşınızdaki size hakaret eder bir şeyler söyler siz de cevap verebilecekken susuyorsunuz, konuşmuyorsunuz, tebessüm ediyorsunuz. Başınızı çeviriyorsunuz, yutkunuyorsunuz. Bunu yapabilir miyiz? Ne kadar zor demi? Özellikle konuşabileceğimiz yerde susmak nefsimizi terbiye eder. Mertebeleri basamak basamak atlarız. Açlıkla da nefsimizi terbiye edebiliriz. Ancak bizler hem kendimize hem de çocuklarımıza acıkma fırsatı tanımıyoruz. Çocuklarımız henüz acıkmadan ağızlarına tıka basa yemekleri dolduruyoruz. Biraz acıksınlar ki acıkmanın ne olduğunu öğrensinler. İmamı Gazali Hazretleri çocukları açlıkla terbiye etmekten söz ediyor. Açlıkla kastedilen elbette günlerce aç bırakmak değil. Eğer çocuğumuz akşam yemeğini beğenmiyorsa önünden kaldıralım. Bir akşam aç kalsın ne olacak. Bu onun gelişimini durdurmaz. Belki tam tersi yemediği yemeğin kıymetini anlamaya vesile olur. Bunun için Peygamber Efendimiz Şevval orucu, Ramazan orucunun yanında pazartesi ve perşembe günleri de oruç tutmayı tavsiye ederdi. Çünkü nefsimize aç kalmak çok ağır gelir. Hem karnımız aç olduğu için konuşma isteği duymuyoruz, hem de açlıkla nefsimizi terbiye ediyoruz. Nefsimize ağır gelen bir başka şey yalnızlık. Çok kalabalıklar içerisinde yalnızlığı yaşıyoruz. Diğer faktör de uykusuzluk. Elbette uykusuzluk derken, kendimizi güçsüz düşürecek kadar demiyoruz çok uyumamak anlamında söylüyoruz. Fazla uyku aslında insanı güçten düşürüyor. Bazen olur çok geç kalkılır, 10-12 saat uyunmuş olur. O gün hem insanın başı ağrır, hem de günün yarısı bittiği için bereketi kalmamış olur. Dikkat edelim 4-5 saat uyuduğumuz günlerde daha zinde oluruz. Çünkü vücudun ihtiyacından fazlasını ona vermek, tembelliğe yol açar. Tıpkı ihtiyacından fazla alınan gıdaların kilo yapması gibi. Hele ki sabah namazına kalkıp da ondan sonra uyumadan güne başlanırsa, günün bereketi kat kat artar. Çünkü her türlü rızık sabah güneşi doğmadan dağıtılır. Velhasıl her şeyin azı karar, fazlası zarar.. “Susmanın ruhumuza verdiği dinginliğin nasıl bir his olduğunu biliyorum” olumlaması epeyce işinizi kolaylaştırabilir. Ruhumuzun güzelliklerini keşfettiğimiz huzurlu bir hafta olması dileğiyle..