Sonunu getiriniz

“TOMURCUK derdinde olmayan ağaç odundur.” (Necip Fazıl)

SARAY’IN ÜÇ ATLISI…

Fıkra 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den: “Adamın biri büyükçe bir kümese dalmış. Tavukları ve yumurtaları çalarken suçüstü yakalanmış. Mahkemede ‘avukat isterim’ diye tutturunca hakim şaşkın bir halde, ‘Kümesten tavukları çalarken suçüstü yakalanmışsın, kümes de senin olmadığına göre avukat sana ne yapacak?” diye sormuş. Hırsız gayet sakin bir tavırla ‘Valla hakim bey ben de onu merak ediyorum!’ diye cevap vermiş. Yüzlerce yolsuzluk ve rüşvet tapesi ortada. Kutu kutu, kasa kasa dolar Euro… Milyonlarca komisyon, rüşvet, ihaleye fesat…  Ve hepsi belgeli. AKP’li Meclis Komisyonu CD’leri çiğneyip yutamayınca ayaklarıyla çiğneyip kırmaya kalksa da herşey internette duruyor. Bugün olmasa yarın, zanlılar yargı önüne çıkacak. Yakaladıkları polislerin ve saldırdıkları savcı ve hakimlerin tek bir ortak özelliği var: Yolsuzluk ve rüşvetleri araştırmak. Dolayısıyla aklını Saray’a ipotek etmemiş hiçbir akıl sahibi bu illüzyonu yemiyor. Aklı başında avukatlar sessizce sıvıştı. Ekranlar üç avukata kaldı: 1.Mehmet Metiner: Sürekli seyir halinde. Önce Refah Partisi sonra Aydın Menderes’in kurduğu Büyük Değişim Partisi sonra bir süre HADEP ve Erdoğan, İstanbul Belediye başkanı iken ona danışmanlık… ‘Erdoğan, Mehmet Metiner’i tokatlayarak makamından kovdu’ dedikoduları sonrası ve ayrılış. Daha sonrası bugünkü milletvekilli… 2.Abdülkadir Selvi: Metiner’i aşmış durumda. Şarlo’ya şapka çıkartacak bir performansı var. Tartışma programlarında ya konuşuyor ya da evrak arıyor. En önemli mizah yazarı Gülse Birsel, ‘mizahımı çaldın Selvi’ diyerek trajikomik halini tescil ediyor. 3.Tuğçe Kazaz: Yeni Türkiye’nin düşünür ve entelektüeli. Çok mazbut ve muhafazakar olduğu için paralelcilerden dertli. ‘Ahlak ve namusumuzu bozdular’ diyor. Seviyeleri bu!.. Meşhur sözü az değiştirelim: “Bana seni kimlerin savunduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” Saray cephesi içler acısı… Paranın içinde yüzüyor olabilirler. 75 bin liralık turuncu koltuklarda kaykılabilirler. Sirenli araçlarla trafikte sörf yapabilirler. Ama… Sonunu biz söyleyelim: “Lay lay lom, bahçelerde maydonoz, bu ne biçim lacivert!” Neticede; ”çalıyorlar ama çalışıyorlar” safsatasını, bu ümmet-i müslimin ve de özellikle Konyalılarımızın yüzde 74’ü daha ne kadar sonra idrak edebilecek?