Şizofreni düzelmez diye etiketleme yapılmamalı! (1)- Nevzat TARHAN- Yeni Meram Gazetesi
Bağımlılık yapan maddelerin yanı sıra özellikle dikkat eksikliği tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar, kişide genetik yatkınlık varsa şizofreniyi tetikleme riski barındırıyor. Bu tip ilaçların doktor gözetiminde kullanılması büyük önem taşıyor. Özellikle dopamin arttıran ilaçların çok dikkatli kullanılması gerekiyor. Beyinde dopaminin fazla artması demek, kişide yatkınlık geni varsa şizofreniyi çıkarıyor. Dopamin beyinde ödül/ceza sisteminin ödül kimyasalı. Beyin şizofrende dopamini aşırı fazla salgılıyor. Şizofreni hastaları hayal, rüya ve gerçek arasında ayrım yapmakta zorlanıyor. Sevgi yatırımını kendine yapıyor.
Psikiyatride ana tedavide en zorlanılan hastalıkların başında gelen şizofreni, hem bizim toplumda hem de dünyada benzer sıklıkta rastlanan bir hastalık olarak dikkat çekiyor. 100 bin kişilik bir şehirde her sene 80 şizofreni vakası çıkıyor yani ortalama olarak bakıldığında bu rakam yaklaşık yüzde 1’e denk geliyor.
MRNA teknolojisi, şimdi psikiyatrik hastalıkların tedavisi için gündemde…
Hastalığın dünya çapında farklı kültürlerde benzer oranda olması hastalıkla ilgili genetik konusunda önemli fikir veriyor. Son yüzyıllarda şizofreni ile ilgili çok ciddi genetik araştırmalar yapıldı. Günümüzde yapılan çalışmalarda da şizofrenide belirlenmiş hedef genler bulunuyor. Yaygınlığı tespit etmek amacıyla kişide hedef gen varsa o gen araştırılıyor. Pek çok hastalıkla mücadelede genetik tedaviler ortaya çıktı. Hedef geni belirliyorsunuz, bir virüsün üzerine adenovirüs denilen zararsız virüsler yükleniyor. O geni değiştirecek gen taşıyıcısı oluşturuluyor. Bu proteini ya da o geni düzelten virüsü vücuda veriyoruz. Virüs gidiyor ve o gene bağlanıyor. O genin çalışmasını engelliyor. O teknoloji (MRNA). Pandemiyle mücadelede gündeme gelen MRNA teknolojisi, şimdi psikiyatrik hastalıkların tedavisi için gündemde.
Şizofreni: Aklın bölünmesi
Şizofreni Grekçe kökenli bir kelime. Anlamına bakıldığında “şizo” yarılma, bölünme, parçalanma anlamında bir kelimedir. Fren de akıl demek yani “aklın bölünmesi” olarak ifade edilebilir. 20. yüzyılın başlarında kabul gören bu tanım, halen değiştirilmedi ve kullanılmaya devam ediyor. İnsanın normalde üç gerçekliği bulunuyor. İlki gerçek dünya yani yaşadığımız dünya. İkincisi rüya gerçekliği. Üçüncüsü ise hayal gerçekliği. Rüyada ayrı bir dünyadayızdır. İnsan orada uçabilir, dünyaları dolaşır, savaşır. Uyanınca rüyada olduğumuzu fark ederiz. Hayal gerçekliğinde yani daydreaming’de kişi hayale kapılır. Çocuklarda ve ergenlerde çok rastlanır. Kişi hayale kapılır, bir şeyler düşünür. Sonra gerçek dünyaya döner.
Şizofreni hastaları ayrım yapmada zorlanıyor
İnsanın yapacağı ve yapmayacağı şeyler vardır. Akıl yürütmelerle oluşturulan, tanıdık bir dünya vardır. Bu gerçek gerçekliktir. Diğeri hayali gerçekliktir. Fiziksel, hayali ve rüya gerçekliğidir. Şizofren kişilerde bu üçünün ayrımını yapma bozukluğu vardır. Sağlıklı bir beyin, reality testing denilen, gerçeklik testi yapan bir networke sahiptir. Bu gerçek, gerçek değil. Rüya, rüya değil ayrımı yapar.
Hatalı protein beyin kimyasını bozuyor
Beyindeki belirlenmiş genlerde belirli bir stres, belirli bir ortam olduğu zaman seratonin ve dopamin ihtiyacının artar. Önemli bu iki kimyasal o kişide normalde uyuyan o geni harekete geçiyor ve hatalı protein üretmeye başlıyor. Hatalı protein de beyin kimyasını bozuyor. Beyin kimyası bozulunca da kişinin muhakemesi bozuluyor. Biz tedavilerde şu an ilaçla bu durumu düzeltmeyi hedefliyoruz. İlaçlarla genin hatalı ifadesi bastırılıyor. Hatalı protein üretmesi önleniyor.
Şizofrenide rehabilitasyon çok önemli
Şizofrenide erken tanı, vaktinde ve güçlü tedavi çok önemli. Zayıf tedavi olursa hastalık bastırılıyor ama tam kontrol edilmediği için hastalık kronikleşiyor. Onun için şizofrenide güçlü, kapsamlı ve erken tedavi çok önemlidir. Kişi o akut dönem geçip beyindeki o kimyasal fırtına düzeldikten sonra kişiye artık sosyal uyum çalışması ve rehabilitasyon çalışmaları yapılıyor. Avrupa’da bu alanda çok önemli rehabilitasyon merkezleri bulunurken ülkemizde maalesef bu alanda rehabilitasyon merkezi kurulamaması önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor.