Siz, önce kendi evinizin önünü süpürün! Hüseyin MENEKŞE- Yein Meram Gazetesi
Hani bir söz vardır sizde biliyorsunuzdur; herkes evinin önünü temizlese, mahalle daha temiz olur diye…
İşte eleştiri noktasında da şuan geldiğimiz nokta aynı bu şekilde…
Bu yüzden, doğru zamanda ve dozunda yapılan eleştirileri sonuna kadar destekliyoruz ama yersiz ve densiz eleştirilere de bir o kadar karşıyız… Bu eleştiren kişiler ayna da kendine bir bakmalı bence… Ben bu adamı eleştirdim ama acaba ben ne yaptım? Diye…
Eleştiri ne demektir? Sözlük anlamı, bir şeye değer biçme, o şeyi kıymetlendirme demektir. Kıymetlendirme aşağılama, küçültme, yok etme anlamına gelmez!
Bir kişiyi ya da yaptıklarını övmek de aslında eleştirmektir. Ama biz, eleştirme kelimesinden sadece olumsuzluk algılıyoruz.
Olumsuzlukları söylediğinizi sandığınızda ise karşı tarafı acımasızca aşağılıyor, kötülüyor, küçültmeye çalışıyor ve bunları ısrarla iyi niyetle yaptığınızı iddia ediyorsunuz…
Meslek olarak şuan geldiğimiz nokta herkesin gözleri önünde… Kimse bu mesleği keyfinden yapmıyor… Kusura bakmayın ayağımızı yorganımıza göre uzatıyoruz biz… Uzatmaya da devam edeceğiz…
Tolstoy’un çok sevdiğim bir sözü var; “Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek.”
Biz her zaman görüyoruz gündemi takip ettiğimiz için… Kimin ne yaptığı ortada… Madem o kadar biliyorsun, o halde otur da sen yap dediğinde gıkı çıkmıyor kimsenin.
Neyse, bana üniversitede ki hocalarım derdi; “Konuşulmayan insan eleştirilmeyen insan başarılı değildir. Konuşuluyorsan birileri seni çekemiyordur” diye…
Sevdiğim bir hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum...
“Ülkenin birinde, bir ressam genç ressamları yetiştiriyormuş.. bir gün, en iyi öğrencisinden şu ana kadar yaptığı en güzel tabloyu yapmasını istemiş… bu son sınav olacakmış ve bu sınavı geçerse artık mezun olabilecekmiş genç ressam… elinden gelenin en iyisini yapmış ve hocasına götürmüş… hocası ondan resmini şehrin meydanına asmasını ve altına "hata gördüğünüz yerlere bir x koyunuz" yazan bir tabela ile fırça bırakmasını tembih etmiş… genç ressamda bunu aynen yapmış… bir hafta sonra, resmi bıraktığı yerden almaya gittiğinde resmin tamamen çarpılarla dolduğunu görmüş ve çok üzülmüş.. hocasına, utanarak resmi götürmüş.. hocası ondan bir resim daha yapmasını istemiş…
Genç ressam yine günlerce uğraşmış ve bir resim daha yapmış.. hocası yine resmi şehrin meydanına asmasını istemiş… ama bu kez altına başka bir not koydurmuş.. "hata gördüğünüz yerleri düzeltiniz" yazıyormuş yeni notta… Altında da boya ve fırçalar... Bir hafta sonra, genç ressam resmini almaya gittiğinde resminin olduğu gibi durduğunu görmüş...”
Son olarak Mevlana’nın da dediği gibi “Kusur arıyorsan bütün aynalar senin” diyorum…
Eh… biz şimdi daha ne diyelim ki sizlere…? İşiniz gücünüz rast gelsin…