DİĞER KATEGORİLER

Sevmeyi kime saklıyoruz?

Sevmeyi kime saklıyoruz?-Erol Sunat-Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6
Biz sevgi şehrindeyiz, hoşgörü şehrindeyiz, vefa şehrindeyiz. Sevme adına, sevgi adına çok şey bekliyor bu şehir hepimizden. Nereden geliyorsunuz diye sorulduğunda, Konya’dan cevabını alanlar siz Mevlana şehrinden geliyorsunuz diyenler bir başka karşılıyor gelenleri… Çünkü; Mevlana şehri Konya! Sevgi diyarı… Hoşgörü diyarı… Taşıyla toprağıyla sevgi dolu bu şehir… Başkentliği sır değil! O sırrın içinde, mazluma, yolda kalmışa, çaresize, tükenmişe kol kanat germe var. Dertlere derman olma var! Bu şehirde belli bir süre kalan baştanbaşa sevgi kesilir diyenleri hiç mi dinlemedik? İnanın bu şehirde herkes sevgiden, sevmekten nasibini alır diyordu büyüklerimiz, dinlediklerimiz. Ey! Bugünlere erişen bizler, sevgi dolu bu şehirde, sokaklarında, caddelerinde, mahallelerinde sevgi rüzgarlarının estiği bu şehirde, sevmeyi kime saklıyoruz? Sevmek kırk bohçaya sarıp, kırk kilitli sandıklarda sakladığımız, kimselere göstermediğimiz, göstermek istemediğimiz bir duygu mu? Sevmeye değil, küsmeye ve darılmaya bahane arayanlar olduğumuzu görmezden gelme gibi bir yaklaşım içindeyiz. Birbirlerini Allah için sevmeyenler, bir araya gelemezler, el ele veremezler, bir ve beraber olamazlar, birlikte hareket edemezler. Üç kuruşluk menfaatler… Kıytırık yarın endişeleri… Haset ve fesatların ateşlediği ve körüklediği sen-ben hikayeleri… Beyaz yalanlar, pembe yalanlar, kuyruklu yalanlar.. Aslı astarı olmayan gerçek dışı yaklaşımlar… Sevgiyi, sevmeyi katlediyor, hiç mi farkında değiliz. Edepsizlik, terbiyesizlik, sataşma, kışkırtma, tahrik, olayları abartma, dizginlenemeyen nefislerin önüne geçilmeyişi sevgiyi öldürüyor. Dostlukların, arkadaşlıkların, dayanışmanın, bölüşme ve paylaşmanın, yardımlaşmanın temelinde var olan sevgiyi nerede kaybettik biz? Yüreğimizi terbiye etmediğimiz için, dilimize sahip çıkamıyoruz. Dilimizi terbiye etme girişimlerimiz sonuçsuz kalıyor. Araya harç koymadan konuşamıyoruz. Edepten, adaptan söz edenlerimiz bile, kusura bakma arkadaş, sövmeden olmuyor deyiveriyor. Sövdüm rahatladım diyen terbiyesizleri alkışlamaya başladık! Ne güzel sövüyor adam diye, sövenleri reklam etme yarışına girdik hep birlikte! Sevmek nedir, sevilmek nedir, sevgiye saygı duymak neye derler gibi duyguların uzağında durmaya adeta özen gösteriyoruz. Birbirimizi sevemediğimiz için, içimizdeki haset ateşleri sönmüyor, kıskançlıklar kemiriyor ruhumuzu, uykularımızı kaybediyoruz en olmadık sebeplerden. Derviş Yunus, istediği kadar “sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz” desin. Dünya bize kalacakmış gibi, her şey bizim olacakmış gibi, her şeyin sahibi, hakimi biz olacakmışız gibi havalara girmiş pek çoğumuz. İnsanlara tepeden bakanlar, burnundan kıl aldırmayanlar, insanlarla konuşmaya, onları kabul etmeye tenezzül etmeyenler ne bilsinler sevgiyi, ne bilsinler sevmeyi! Sevmeyi bilmeyen insan kıymeti bilmez! Sevmeyi bilmeyen de, acıma gibi, merhamet gibi, vicdan gibi duygular körelir gider. Bu şehirde sevmek değil, sevilmemek imkansız olmalı, anlaşılmaz olmalı… Neden, niçin, nasıl soruları sevgisizlik için sorulmalı. Bu şehirde hala, sen-ben hikayeleri var. Her dönem hicran hikayesine dönen, yıllar sonra kul hakkına dönüşen sizden-bizden hikayeleri var. Kimin biraz yıldızı parlasa, paçalarından yakalayıp nasıl yere yapıştırırız gibi küçük ve densiz hesaplar var. Bu yanlışları seyretme gibi, mani olmak istememe gibi kötü huylarımız ve alışkanlıklarımız var. SBütün bunlar sevgisizlikten sevgili okurlar. Sevgisiz laflardan, sevgisiz insanlardan, sever gibi görünüp, aslında yüreğinde zerrece sevgi olmayanlardan hiç ders almamış, hiç ders çıkarmamış gibi davranıyoruz. Yunus Emre’nin, “ Yaradılanı hoşgör, Yaradan’dan ötürü” sözünü, dilimizden düşürmesek de, affımız yok, hoşgörümüz yok, dostlarımıza gösterdiğimiz vefa yok! Sevgili okurlar; Sevgi şehrine, hoşgörü şehrine en yakışan duygudur sevmek. Hepimizin yüreğinde bu duygu fazlasıyla var. Gelin sevgimizi gösterelim bu güzel şehre ve birbirimize!