DİĞER KATEGORİLER

RAMAZAN HAYATIMIZA NASIL YANSIR?

RAMAZAN HAYATIMIZA NASIL YANSIR?- Medine EKÇEKCİ- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

“Sayılı gün tez geçer” derler. Mübarek ayın son on gününe girdik. Bir yanımız bayrama kavuşma sevincini yaşarken, bir yanımız bu lezzetin sonuna geldik diye buruk..

Geçen hafta, kendimizi nasıl yenileriz nasıl güncelleriz? konusunda sohbet etmiştik. Bu hafta unuttuğumuz bazı özellikleri yeniden hatırlama, hatırlatma gayretinde olacağım inşallah. Zira insan unutan bir varlıktır..

Peygamberimiz (s.a.s) Mekke’yi fethetmesinin hemen ardından Kâbe’nin anahtarlarını getirtmiş ve Kâbe’ye girerek burada bulunan bütün putları bizzat yıkmış ve yıktırmıştır.

Halid b. Velid’i 30 süvariyle birlikte Uzza putunu yıkmaya, Sa’d b. Zeyd el-Eşhelî 20 süvariyle birlikte Menat putunu yıkmaya göndermiştir. Fetihten sonra Mekke’de herkesin evinde bulunan şahsi putunu imha etmesini istemiş ve bütün putları yok etmek için bir Ramazan gününde emir vermiştir.

Efendimizin (s.a.s.) bu sünneti gereği Müslüman olarak Ramazan ayında yapacağımız en önemli sünnetlerden birisi de başta el âlem ne der ve bizi Allah’a kulluktan alıkoyan güç ve makam putunu, servet putunu, şehvet ve şöhret putunu kırmak olacaktır.

Ayrıca, huzurun Allah’tan olduğunu unutunca çok paramız, güzel evlerimiz, pahalı arabalarımız, lüks mobilyalarımız olursa mutlu olabileceğimizi zannettik.

Hâlbuki Allah, “Güldüren de odur, ağlatan da odur” (Necm, 53/43) buyurarak huzurun da, mutluluğun da sahibinin kendisi olduğunu bildirmişti..

Rızkın Allah’tan olduğunu unutunca haramlara, yanlışlara, haksızlıklara ve adaletsizliklere ses çıkarırsak rızkımızı kaybedeceğimizi zannettik..

Hâlbuki Allah, “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın” (Hud, 11/6) buyurarak rızkın sahibinin kendisi olduğunu bildirmişti.

Dünyalıkları taksim edenin Allah olduğunu unutunca bu taksimden payımıza düşenleri kaybetmeyelim diye eğildikçe eğildik, büküldükçe büküldük, döndükçe döndük.

Hâlbuki Allah, “Dünya hayatında onların geçimliklerini biz paylaştırdık/taksim ettik”3 (Zuhruf, 43/32) buyurarak dünyalıkların insanlar arasında taksiminin de kendisine ait olduğunu bildirmişti…

Çocuklarımızı verenin de alanın da, hayırlı bir evlat yapanın da Allah olduğunu unutunca imanlarından daha çok diplomalarına, namazlarından daha çok memur olmalarına, ahiretlerinden daha çok dünyalarına önem verir olduk.

Hâlbuki Allah, “(Dilediğine) Kız çocukları verir. Dilediğine erkek çocuklar. Dilediğini de hem erkek hem de kız çocuklar verir. Dilediğini kısır kılar” (Şura, 42, 49/50) buyurarak evlatlarımızın, onların hayatlarının, rızklarının ve ecellerinin sahibinin de kendisi olduğunu bildirmişti…

Hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu unutunca paramızın, gücümüzün, makamımızın, güvenlik kameralarımızın, korunaklı sitelerimizin bizi şerlerden koruyacağını ve hayırlar getireceğini zannettik.

Hâlbuki Allah, “Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, onu (Allah’tan) başka kimse gideremez. Sana bir hayır dokunduracak olsa (kim engelleyebilir). O her şeye kadirdir” (En’am, 6/17) buyurarak verdiği hayra kimsenin engel olamayacağını şerri de kimsenin engelleyemeyeceğini bildirmişti…

Makam ve mevkiinin, izzet ve itibarın Allah’tan olduğunu unutunca küçücük bir makam için bile aşındırmadık kapı, iliklemedik ceket bırakmadık.

Hâlbuki Allah, “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Dilediğine mülk verir, dilediğinden mülkü alırsın. Dilediğini izzetli kılar, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir, şüphesiz ki sen, her şeye kadîrsin” (Al-i İmran, 3/26) buyurarak mülkü de, makamları da, koltukları da, izzeti de, itibarı da verenin kendisi olduğunu bildirmişti…

Başarının Allah’tan olduğunu unutunca insanların kalplerini ve teveccühlerini kazanarak başarılı olacağımızı zannettik. Allah’ın rızasını bırakıp insanların teveccühüne yöneldik.

Hâlbuki Allah, “Onların kalplerini kaynaştıran da Allah’tır. Sen dünyadaki her şeyi verseydin de onların kalplerini kaynaştıramazdın” (Enfal, 8/63) buyurarak kalpleri kazanmanın yolunun da kendisini razı etmekten geçtiğini bildirmişti…

Öyleyse bu Ramazan gönlümüzü ve ruhumuzu yalnızca Allah’a yönelmeye alıştıralım inşallah. Dilimizden zikir, kalbimizden şükür, evimizden huzur eksik olmasın duasıyla.