DİĞER KATEGORİLER

POPÜLİZM VE HALK İRADESİ MİDİR?

POPÜLİZM VE HALK İRADESİ MİDİR?- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6
Son mahalli seçimler yapılmış, İstanbul’daki seçimin yenilenmesine karar verilmişti. Makro iktisat dersinde 100 civarında lisans öğrencisine sınıfta küçük bir anket uyguladık. “Öğrencilerin belediye otobüs, tramvay, metro ulaşım biletleri”nde indirim olsun mu? sorusuna tereddütsüz tüm öğrenciler, büyük bir istekle olumlu cevap verdiler. “Su tarifelerinde indirim olsun mu?” cevap yine olumlu, ancak istek birinci kadar güçlü değil. Çünkü birinci konu, doğrudan öğrencinin ödeme gücüyle ilgili, ikincisi ise yurtta kalanları ilgilendirmiyor, evlerinde kalanları dolaylı ilgilendiriyor, ancak kendi imkanlarıyla evde kalanları doğrudan ilgilendiriyor. Diğer soru, “Şehir içi ulaşım hizmetlerinden memnun musunuz ve bu hizmetlerin kalitesi artırılmalı mıdır?” Hemen hemen toplu ulaşım kullanan tüm öğrenciler, metro yetersizliğinden, araçların çok kalabalık olmasından ve ulaşım süresinin her gün artmasından şikayet ettiler. Su konusunda ciddi bir şikayet gelmedi, ama her öğrenci içmek için yanında pet şişelerde su taşımaktaydı. Çözüm olarak: “Pekala, giderilmesi acil sorunları veya gerekli olan yatırımları hangi maddi kaynaklarla çözeceğiz? IMF ve dış borç bir alternatif olabilir mi?” sorusuna gelince, tüm öğrenciler farklı görüşlerde olsalar da “IMF ve dış borcu” alternatif finans kaynağı görmediler, hatta görmek istemediler. Geriye tek kaynak olarak da “Vergiler artırılsın, o halde” seçeneği kaldı. Tabii ki, ona da itiraz edildi. Bir yandan tarifeler indirilecek, (hatta hiç tarife olmayıp her şey bedava olsa daha iyi olur!) yatırımlar yapılarak konfor artırılacaktı, o halde hiç çaba göstermeyip, çalışmayıp, sabah-akşam bunların olması için dua edilmeli, gökten altın ve gümüş yağmalıydı. Veya sonunda istenilmeyen tercihlere zorunlu gidilmeliydi. O arada, Belediye meclisi oybirliği ile suya yarı yarıya indirim yaptı, oysa o tarihte şehirdeki 6 milyona yakın su abonesinden tahsilat oranı % 96 idi. Zira su tarifeleri normaldi; Yapılan su master planlarında su tarifelerinin metreküpte 1,2 dolar civarında olmasına karşılık, indirimden önceki su tarifesi bile bu miktarın altındaydı. Su ve atık su tarifeleri hesaplanırken, tüm gelişmiş ülkelerde kullanılan suyun tutarının asgari ücret içindeki payına bakılır. Bu da makul düzeylerdeydi. Su indirimi yapmanın olumsuz etkileri konusunda uyarılar da çık cılız çıkabildi, hatta duyulmadı. Ama su indirimi yapıldı, kurumun yatırımları dur(durul)du. Çünkü maddi kaynak sıkıntısı baş gösterecekti. Ancak bu indirimi oybirliği ile kabul eden işadamı olan seçilmiş meclis üyelerinin hiçbirisi kendi ürünlerinde indirime gitmediler, hatta enflasyona göre zam yaptılar. Yarı kamusal nitelikli olan su, elektrik, doğalgaz gibi malların “kullanan öder” prensibine göre tarife konulur. Ancak geniş kitleleri ilgilendirdiği için de ödenebilirlik kriterine göre fiyatların kontrolü gerekir. Suyun bedava denilmesi, ya halkın susuz bırakılması ya da bir müddet sonra aşırı tarifelerle su sağlanması demektir. Dünyanın en iyi su yönetimlerine sahip ülkelerden birisi olan Güney Kore su (Arisu) idaresi, “musluktan su içirme” projesini 30 yıla yakın sürdürdüğü bir proje ile gerçekleştirebilmiştir. Ama çağdaş bir su idaresine düşen de, musluklarından içilebilir nitelikli su sağlamak ve atık sularını membran teknolojileriyle temizleyen arıtma tesislerini kurabilmektir. Bu da bilgi ve teknoloji yanında yeterli mali kaynaklarla sağlanabilir. Su, üretim kaynakları sınırlı olan ancak aşırı harcama halinde geri dönüşümü zor bir üretim konusudur. İnsanlar su faturalarına bakarken, sadece kullandıkları su açısından değerlendirmekteler; oysa bunun atık su tarafı da en az temiz su kadar önemlidir. Zira atık su arıtma tesislerini yeterli düzeyde kurulmamış veya iyi işletilmiyorsa, mevcut su kaynaklarınız da bundan etkileneceğinden, küresel ısınma ile birlikte ciddi susuzluk tehdidine maruz kalacaksınız, demektir. İstanbul’da ve tabii ki ülkemizin tüm şehirlerinde atık su arıtma tesisleri ciddi bir problemdir, pek çok şehir bunu çözememiştir, çözüm de maddi kaynakla olur. Hiçbir “basiretli tüccar” fiyatlandırmalarında rasyonel olmayan kararı almaz. Ama popülizmin yapıldığı yerlerde bu basiretten söz etmek zordur. İstanbul’da su idaresi her yıl 1-1.2 milyar lirayı Belediyeye vermekteydi. Bununla belediye önemli bir kaynak sağlayarak metro hatlarını tamamlamaktaydı. Bu politika hem belediye hem de vatandaş açısından rasyonel ve iyi bir uygulamadır. Zira dünyadaki emsallerine göre daha iyi bir fiyatla sürekli, içme suyu halka ulaştırılmaktaydı. Ayrıca birlikte bir hesap yapalım: 19 litrelik bir damacana suyunun fiyatı 12 lira ise bir metreküp suyun fiyatı 52,6x12=631 liraya gelmektedir. Yani içme suyu olarak toplumun önemli bir kesimi bir metreküp içme suyuna 631 lira ödemektedir. Oysa su idarelerinin ürettiği bir metreküp suyun bedeli bu kadar mı? Şimdi Belediye yetkilileri, metro hatlarını tamamlamak için kredi araştırdıklarını belirtmekteler. Bu tür krediler genellikle döviz olarak alınır, dolayısıyla aldığınız kredinin nelere mal olacağını ölçmek güçleşir. 1999 Marmara depremi dolayısıyla uluslararası kuruluşlardan kredi alan bazı belediyeler hala faiz ödemesi yapmakta olup daha ana paranın ödemesine geçemediler. Tüm milletin ayağına ciddi bir pranga olan borçlanma, kamu kesimi kurtarıcı olarak görülmemelidir. Bir bankacıdan yerel yönetimlerin altyapı yatırımları kredileri hakkında araştırma istedim. Görüşleri şöyledir: Metro kredilerinde Türkiye piyasasına kredi veren iki tane banka bulunmaktadır. Bunlar: Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası: Asgari 20.000.000 TL 10 yıl vade ve 9.75 tabela faiz oranı. Metro gibi özellikli projeler tercih ettikleri projeler değil ancak iyi hazırlanmış projeleri destekleyebiliyorlar. Türkiye alt yapı yatırım kredisi veren Çin in yönetiminde olan *Asya Altyapı Yatırım Bankası* Banka, proje bazlı kredi oranları vermektedir. Türkiye'de birçok metro alt yapı yatırım konu banka ile yürütülmeye çalışılıyor. Katılım ve mevduat bankaları Metro gibi özel ve yüksek montanlı kredileri *garameten* kullanırım yapabiliyorlar. Yani krediyi ve teminatı paylaşma yöntemiyle kredi verebiliyorlar. Burada da kredinin geri dönüş riskine özel faiz oranı belirleniyor. Genel olarak uluslararası piyasada Türkiye gibi CDS primi yüksek ülkelere proje aşamasında kredi verilmiyor. Proje içerden finanse edilip yapıldıktan sonra proje borcu kredinin refinansman kredileri vermektedir. Burada da proje sözleşmesinin AB gibi nispeten hukuka uyma noktasında algısı iyi olan bir ülkenin  (örn, İngiltere)  hukukuna bağlanması gibi alt detaylar var. * Refinansman kredi oranları Türkiye'deki kredi oranlarının çok altında (yıllık 3-7 bandında) olmasına karşın kur riski bu kredilerin kredi maliyetlerini artırabiliyor. Ayrıca, yatırımın süresi ve kendini amorti etme süresi gibi belirleyici faktörler de projenin kredibilitesini belirliyor. Bu durumda, makul ve ödenebilir düzeydeki su, ulaşım tarifeleri düşürülünce o şehirde yaşayanlar kazanıyorlar mı, kaybediyorlar mı? Sosyal devlet ilkesi gerçekleşiyor mu, zarar mı görüyor? Ödeme gücünde olmayanlara belediye encümeni kararıyla destek olunabileceğiyle ilgili olarak Belediye Kanununda madde olduğunu unutmamak gerekir. Demokrasi halkın iradesine dayanır, ancak popülizm bu iradeyi yanlış yönlendiren ve buna meydan verilmemesi için önlem almayı gerektiren toplumsal ihtirastır. Bu ihtirasın önünde, iktisadın ve yönetimin ihtiyacı olan rasyonalite zor durur. Siyasi istikrarın zayıfladığı zamanlarda popülizm artar. Buna engel olmanın yollarından birisi denetleme kurulları oluşturmaktır. Aksi takdirde ortalama kamu hizmeti bile üretemeyen, bir süre sonra cari masraflarını karşılayamayan kamu kurumları ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki, yeni teknikler üretebilmek hayal kalmaktadır. Bir dönemler siyaset “karşı parti hangi oranı, miktarı veriyorsa ondan daha fazla” sloganı ile yapılmıştı ve faturası da ağır oldu, uzun süre…