Ömrü Ülkeye Hizmetle Geçmiş Bir İnsan: Dr. REFİK SAYDAM (2)- Abdurrahman KUTLU- Yeni Meram Gazetesi
Türkiye son on yılda esas Suriye’den olmak üzere, Irak, Afganistan gibi ülkelerden gelen insani yönden milyonlarca sığınmacıyı kabul etmek mecburiyetinde kaldı. Sığınmacıların geldiği ülkeler, birçok konuda olduğu gibi; aşılama, hijyen kuralları başta olmak üzere genel toplum sağlığı yönünden bizden çok geri olan ülkeler olduğu bilinen bir husustur. Haliyle gelenlerin birçok bulaşıcı hastalığı da beraberinde getireceklerine şüphe yoktur. Bu durumda alınacak birçok tedbirin yanında her çeşit aşıya ihtiyacın artacağı kaçınılmazdır. Sağlık Bakanlığı milyonlarca sığınmacının beraberinde getirebileceği ve çıkabilecek bulaşıcı hastalık salgınına güçlü sağlık kadroları ile teyakkuzda olmuş, gerekli tedbirleri alarak ciddi boyutlarda sağlık problemlerinin çıkmasını önlemiştir.
Halen birçok insanın kaybına sebep olmaya devam eden COVID-19 virüsü, bulaşıcı hastalıklar konusunda dünyadaki birçok anlayışı ve yapıyı değiştirmiş, yeni yaklaşımları gündeme getirmiştir. COVIT-19’a karşı geliştirilen aşılar bilime ve teknolojiye sahip ülkeler tarafından piyasaya verilmiş ve onların kontrolünde olmuştur. Dünyada adeta bir aşı pazarı kurulmuş ve geliştirilen aşılar artık stratejik bir ürün haline gelmiştir. Birçok Afrika ülkesi başta olmak üzere, fukara ülkelerin bu aşılara kısa sürede ulaşması mümkün olmamıştır.
COVIT-19 pandemisi, bilinen bulaşıcı hastalık prensiplerini, özelliklerini ve mücadele şekillerini birçok yönden değiştirmiştir. Dünyada seyahat edenlerin sayısının artması ve turizm sektöründeki hareketlilik enfeksiyonun dünyanın her tarafına kolayca yayılmasına yol açmıştır. Son yıllarda ülkemizde ve dünyada bulaşıcı hastalıklar konusunda meydana gelen hadiseler, durmadan yeni varyantlarıyla dünyayı tehdit etmeye devam eden ve yeni aşılara ihtiyaç olabileceğini gösteren COVIT-19, Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılmış olsa da; donanımlı bir “ Aşı Geliştirme ve Üretimi Yapacak Bir Araştırma Merkezine” ihtiyacı ortaya çıkarmıştır.
Türkiye COVIT-19 aşısı başta olmak üzere, buna benzer aşıların geliştirilmesinde ve dünya aşı sektörü içinde olacak stratejiler oluşturmalıdır. Diğer yandan Türkiye’nin, birçok alanda ilgilendiği Afrika ülkeleri için de koruyucu sağlık hizmetlerini ilgi alanına alması, orta ve uzun vadede yararına olacaktır. Afrika Ülkelerinde görülen bulaşıcı hastalıklar başta olmak üzere, sık görülen hastalıkları için özel projeler oluşturulması kanaatindeyiz. Bu oluşturulacak projelerde ve stratejilerde kurulmasını tavsiye ettiğimiz “Araştırma Merkezine” ihtiyaç olduğu açıktır. Sağlık alanında Türkiye’nin Afrika ülkeleri ile kuracağı sıkı ilişkiler, sağlık turizmine olumlu katkı sağlayacağı gibi, çeşitli sektörlerin o ülkelerle ticari faaliyetlerini kolaylaştıracak, Türkiye’nin uluslararası camiada konumunu ve etkinliğini güçlendirecektir. Afrika’ya emperyal niyetlerle giden batının yanında, Türkiye insani niyetlerle gitmekten geri durmamalıdır. Türkiye’nin bunları yapacak yetişmiş insan kaynağı ve bilgi birikimi vardır.
Dr Abdurrahman Kutlu