DİĞER KATEGORİLER

ÖLMÜŞÜZ AĞLAYANIMIZ YOK!

ÖLMÜŞÜZ AĞLAYANIMIZ YOK!- Muhammet GÜMÜŞ- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

Mübarek Ramazan ayının huzur ve rahmet iklimini yaşadığımız şu günlerde bayrama ulaşmaya 18 gün kaldı. Elbette geçmiş yıllardaki pandemiden kaynaklı kurallı Ramazan ayına göre kısıtlamasız ibadet anlamında çok daha rahat bir ayı idrak ediyoruz. Bizleri bu rahmet ayına ulaştıran ve inşallah bayrama kavuşturacak olan Allaha şükürler olsun.
Tabi bu mübarek ay içinde hazırlık aşaması yer alan bir seçim sürecini de yaşıyoruz. Seçim yaklaştıkça değerlendirmeler propagandalar tartışmalar vs. derken her konu gündem bir şekilde seçime bağlanmaya başladı.
Durum böyle de olunca Ramazan, bayram dinlemeden sallamalar konuşmalar tartışmalar, bazen haddi, sınırı aşar seviyeye geliyor. Bu süreçte öyle şeyler duyuyor ve şahit oluyorum ki acaba ben hangi ülkede yaşıyorum diye sormadan edemiyorum tabii ki.
Ekranlarda halkı bilgilendirmek amaçlı yapılan tartışma(!) programlarındaki söylemler sırf siyasi kazanımlar amaçlandığından bire bin katılarak salvolanıyor. Oysa ülke olarak içinden geçtiğimiz süreçte, kılı kırk yararak hareket etmemiz gerekirken bire bin katmak haliyle sırıtıyor gündem içinde.
Ekonomik değerlendirmelerden bahsediyorum, hani bazı tartışma programlarında bittik, yandık edebiyatı yapanlar için. Elbette zevki sefada yaşıyoruz demiyorum ama ya arkadaş biz battık, bittik de, dünya zevki sefa içinde mi yaşıyor? Ekonomik olarak yok makro yok mikro bilmem ne üzerinden yürüyüp ülkeyi gömmenin mantığı nedir? Şöyle istatistik, böyle veriler, şöyle değerlendirmeler diyerek yapılan yorumlar ne kadar doğru, merak ediyorum. Günümüzde her kesimin kendi veri bilgi bankası, istatistik ve analizcileri var sonuçta. Burada bunlara ne kadar güvenebiliriz? Onun için bana göre en sağlıklı gözlem direkt yaşantının kendisidir.
Bugün baktığımızda ekonomik model olarak alınan ülkelerde bankalar batıyor ekonomik sıkıntılardan dolayı ülkeler karışıyor. Ama ülkemizde üretim durmuyor. Yatırım durmuyor. Uzağa gitmeye gerek yok. Bakın Konya sanayisine, yeni yeni sanayi alanları açılıyor.
Bunun ötesinde buyurun yaşadığımız yüzyılın depreminde şehirlerimiz yok oldu ve bugün bu şehirler yeniden ayağa kaldırılmaya çalışılıyor.
Benim yaşım yetmiyor olsa da yetenlerden duyduğumuz değerlendirmeler geçmiş zamanda böyle bir felaket olsaydı ki benim bildiğim en yakın Gölcük Depremi, o zaman ülkenin durumu ortadaydı. Merak edenler açsın arşivi incelesin. Ama bugün bir yandan geçici konutlar kurulurken bir yandan kalıcı konutların temelleri yükseliyor. Allah aşkına böyle bir felaket karşısında kaç ülke bu yükün altından bu kadar hızla kalkar, soruyorum.
Siyasetinizi yapabilirsiniz, politik söylemlerinizi de ifade edebilirsiniz. Ancak bunu yaparken bu ülkeyi gömmeyin. Zor zamanda ekmeğini paylaşmaktan geri durmayan, evindeki iki yastıktan birini kardeşim yastıksız kalmasın diye düşünmeden gönderen, yıllarca hayalini kurduğu umre için biriktirdiği parasını kardeşim aç açıkta kalmasın diye gözünü kırpmadan gönderen bu milletin aklıyla dalga geçmeyin. Bugün sizin ekonomi değerlendirmeniz 50 bin liralara satılan telefonlar üzerinden olmasın.
Tartışma programları (istisnalar hariç) şova dönüşmüş. Bağırmalar, çağırmalar, heybetlenmeler. Böyle mi doğru sonuç çıkacak? Böyle mi çözüm önerileri uygulamaya geçecek? Bu mudur yani? Bugün ülkeyi bitik olarak görenleri çok merak ediyorum, nasıl bir ülke hayal ediliyor?
Sözün özü elbette var olan sıkıntılar, sorunlar görmezden gelinemez ancak bunu görürken kendimizden kaynaklanan sorunları da unutmamak lazım. Kabul edelim ki, tutumu unutup tüketime alıştık. Ayağımızı yorgana göre uzatmadık. Evet baktığımızda elbette artışlar enflasyon vs. gibi faktörlerin yansıması mutlaka oluyor. Yaşam pahalılaştı ancak biz ne zaman bir elimiz yağda bir elimiz balda yaşadık? Ya da böyle bir yaşantı içinde olan kaç ülke var? Bunları düşünerek değerlendirme yapmak, bulunduğumuz konumu çok daha iyi ortaya koyacaktır.
Kalın sağlıcakla…