OLGUNLAŞAMAYAN YETİŞKİNLER- Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi
Farkında mısınız, günümüz yetişkinlerinin bir kısmı tam manasıyla olgunlaşamıyor ve hayatının sorumluluklarından uzak duruyor. Yaşını başını almış adamlar evde anne babaları ile oturuyor, ergenlik çağının tüketim alışkanlıklarını benimseyebiliyor ve adeta büyümek istemeyen çocuklar olarak kalıyor.
Sorumluluğu erteleyen hayatı sadece kendi arzuları doğrultusunda yaşayan kocaman bebekler. Ve özellikle her daim genç kalmak isteyenler.
Topluma dikte edilen şeylerden birisi de modern çağda gençliğin kutsanması. Kimi insanlar hem görünüm hem de davranış olarak gençliği ellerinden geldiğince korumaya özen gösteriyor. Hayattan mümkün olabildiğince zevk alarak yaşamak ve sorumlulukları sınırsız bir biçimde ertelemek suretiyle gençlik uzatılıyor.
Bir de sınırsız özgürlük. Her şeyin çürüyüp gittiği bir dünyada neden fedakarlık yapılsın ki? Zıvanadan çıkmış bir dünyada çocuk doğurmak da anlamsız bir şey değil mi? O halde felekten bir gün çalmanın tam da zamanı. E hadi o zaman, vur patlasın çal oynasın.
Hayatımızda ölüm diye bir kavram neredeyse yok. Eskiden mezarlıkları şehrin tam ortasına koyarlarmış. İnsanların tavırları davranışları sosyal hayatı ona göre nizam edilirmiş. Şimdi ise ölümü hatırlatan her şey bertaraf etmek istiyoruz. Çünkü ürkütücü geliyor.
Değil mi ki hatırlamayalım diye vücutlara zerk edilen botokslar, şişirilen dudaklar, askıya alınan yanaklar, yaptırılan badem gözler.. aynaya baktığımızda sarkık bir yüzle karşılaşıp ölümü hatırlamaktansa, 10 yaş gençleşip hatırlamamak daha iyidir.
Tabii ki insanın kendine bakması vücuduna bakması zihin sürahisini kalp sürahisini doldurması çok kıymetli. Fakat perde arkasını irdelediğimizde neden ve sebeplerine baktığımızda, durum pek de iç açıcı görünmüyor.
Çok hızlı yaşıyoruz. Bu hız göçebe bir ruh için fazla. Ruhu örseliyor incitiyor. Dolayısıyla tıpkı bir sonbahar yaprağı gibi oradan oraya savruluyor insan. Bu kadar telaşın içerisinde bir de kavram kargaşası yaşıyoruz. İç dünyamızdaki sular durulmadığı için, içimizdeki kendimizle olan kavgamız dinmediği için.. Dolayısıyla bu dışımıza yansıyor.
Şimdi size soruyorum, bu kadar uyarının olduğu bir çağda bir yandan ekonomik kriz bir yandan savaş ve beraberinde pek çok sıkıntı ile birlikte yaşamın amacını nasıl sorgulasın bu insan?