MÜSLÜMANLAR VE KÜRESEL SİSTEM

9 Mart Cumartesi günü İlim Yayma Vakfı 53. Olağan Genel Kurulu yapıldı. Genel Kurulda konuşma yapan Sayın Cumhurbaşkanı hitaplarında Vakıfla ilgili görüşleri ile Gazze konusuna yer verdi. Bu kapsamda Müslümanların küresel sistem dışında tutulduklarından bahsetti. Zira İkinci Dünya Savaşından sonra kurulan Birleşmiş Miletler sisteminde İslam dünyası yok sayılmıştır. Bu yüzden İsrail’in haksız saldırıları devam etmekte, Filistinlilere soykırım yapan İsrail Gazzelilere yapılacak insani yardımlara bile engel olmaktadır.
Türkiye halen Filistin davasına en fazla destek veren ülkedir. Her zeminde Filistin davasını dile getirmiştir. BM Genel Kurulunda bizzat Cumhurbaşkanı düzeyinde konu haritalarla, belgelerle dile getirilmiştir. Hem ülkede hem de uluslararası düzeyde Türkiye’de devletin ve milletin Filistin’in haklı davasının arkasında olduğu ayan beyandır.
Sovyet sisteminin yani Marksizmin çöküşü ile artık tek kutuplu dünya haline gelmiş, ABD tek hakim güç olmuştur. Bu güç silaha ve küresel sermayeye dayanıyor. Bu arada Çin’i ihmal etmemek gerekiyor. Hem ABD hem de Çin İslam dünyasını temsil edemiyor, etmeler de mümkün değil… O halde iki milyar insan küresel sistemin dışında kalıyor. İslam dünyası kendi gücüyle yeniden küresel sistem içindeki yerini almakla pek çok sorunun çözüleceği muhakkaktır.
“KÜRESEL HİPNOZ”
Murat Akan’ın yazdığı Küresel Hipnoz Dünyayı Böyle Kandırdılar, kitabı İstanbul 2023’de Destek Yayınları arasında çıktı. Kitap covid 19 virüsünün kimler tarafından üretildiği, bunun biyolojik savaş olup olmadığı, Pentagon’a kimler tarafından pazarlandığı, ABD’nin Çin’deki biyolojik çalışmaları nasıl fonladığı, virüsü çözmek isteyen bilim adamlarının neden öldürüldükleri, karşı duran devlet adamlarının siyaset sahnesinden çıkarılmaları, Biyontek’in arkasındaki vakıflar veya şirketler, mRNA aşılarıyla yapılan deneyler, aşıların ne zaman üretildiği, Dünya Sağlık Örgütünün yapısı ve hakim unsurlar, büyük sıfırlamanın anlamı yanında Dünya Ekonomik Formu ile ABD istihbarat örgütünün kesin raporu neden yazmadığı sorularını cevaplamaya yönelik popüler bir kitaptır, bilimsel niteliği yeterli olduğu söylenemez.
Bugünlerde artan (veya arttığı sanılan) hastalıkların çoğu salgın hastalık döneminde yapılan aşılara bağlanıyor halk tarafından… Aslında bu konuda bilim heyeti de bir çalışma yaparak halkı aydınlatabilir. Hatırlanacağı gibi o dönemde maske, mesafe ve sağlık kuralı ile temel insan hakları bile sınırlandı. İdari tedbirler çok katı uygulandı. Özel hayatları değiştirdiği gibi kamusal hayatlar da önemli oranda değişti, çalışma ilişkileri farklılaştı, çalışma düzeni değişti. Yazarın iddia ettiği gibi devlet üstü olan vakıflar ve şirketler bünyesinde etkin olan kesimler sosyal mühendislik mi yaptılar? Virüsün doğal mı yoksa yapay mı olduğu hala belirsizliğini koruyor. Acaba hastaneye gidilse Biyontek veya Çin aşısı istenilse verilebiliyor mu?
Tartışmalar, kamu yönetimi için biyolojik silah üretiminin dünya için ne kadar büyük tehdit oluşturduğunu gösteriyor.
Bilimsel çalışmalar bazılar tarafından bilimsel diktatörlüğe dönüştüğü de iddia edilmektedir.
Aslında büyük sıfırlama, ekonomik eşitlik ve aşı pasaportu gibi mekanizmalarla dünyada kapitalizm ve sosyalizm gibi iki zıt kutup kalmamıştır.
Salgın hastalıklar tarih boyunca insanlığın karşılaştığı en büyük tehlikeler ve sonucunda değişimleri getirmiştir. Son covid-19 salgını da herhalde bu tür bir salgındır. Bundan korunmak için biz de tedbirleri aldık. Ancak bunun arkasındaki olayları takip etmek ve bunları yönlendirmek, karşı koymak hatta iyiliğe tahvil etmek değil bireyler, devletleri bile aşmaktadır. Dünyada ipleri ellerinde tutanlar da ne kadar güvenilir olmadıklarını ispat etmişlerdir. Mesele, medeniyete yön verebilme işidir. Böyle bir donanım ve güç elde etmedikçe tartışmalar sürer.