Mü’min idealist insandır- Hüseyin TOPTAŞ- Yeni Meram Gazetesi
İnancını cami veya seccade ile sınırlı tutan sonrasında helal haram gözetmeyen Müslümanların inançlarını ve yaşantılarını yeniden gözden geçirmeleri, Rabbimizin istediği doğrultuda hayatlarını düşünce ve eylem planında tanzim etmeleri gerekir. Haksızlık ve zulmün yayıldığı bir yerde çoğunluk orada diyerek haklının yanında olmak yerine zalimlerin yanında yer almak, onlara alkış tutmak ve destek vermek büyük vebaldir. Mümin inancını yalnız kendisi yaşayan değil tüm insanlığın İslam’la müşerref olması için çalışan idealist insandır. İdealist insan sözünün, telkinlerinin fayda verip vermeyeceğini düşünmeden hakkı ve hakikati söylemeye, uyarmaya, yanlış yolda gidenleri uyandırmaya her ortamda gayret gösterir.
Müslümanların yoğun olarak yaşadığı ülkelerde üç grup insan vardır. Birinci grup Allah’ın sınırlarını çiğneyen, zulmeden, aleni olarak günah işleyenlerdir. Azınlıkta kalan ikinci grup onlara Hakkı ve adaleti hatırlatanlardır. Toplumun ve çevrelerinde olanların günahlardan uzak durmaları için gayret gösterirler. Toplumun çoğunluğunu temsil eden üçüncü grup ise nemelazımcı bir anlayışla yaşayanlardır. Bunlar ikinci gruba destek olmak yerine onlara; ‘size ne onlardan; günahsa onların günahı, her koyun kendi bacağından asılır, siz onlara ne derseniz deyin değişecek bir şey yoktur, siz kendinize bakın… gibi sözlerle birinci gruba karşı yapılacak uyarı, mücadele ve eyleme engel olmaya çalışırlar. Üçüncü grubun bu menfi politikası bertaraf edilmediği müddetçe toplumun ıslah olması mümkün olmadığı gibi bu anlayışta olanların kurtuluşa ve felaha ermeleri de mümkün değildir. Allah’ın yasağını delenler, haramı helal yapanlar sahip oldukları güç ile toplum üzerinde hakimiyetlerini kurarken onlara sessiz kalanlar, engel olamıyorlarsa en azından imanın en zayıf halkası olan buğz etmeleri gerekmez mi? Maalesef bunu da yapmayarak hile ile güç sahibi olanlara destek olmakta, onlara karşı çıkanlara da engel olmaya çalışmaktadırlar. Rabbimizin “Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir grup bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir” (Al-i İmran 3/104) ayeti ile amel edilse, hayra çağıranlara, iyiliği emredenlere fiili ve mali olarak destek olunsa müslümanların çoğunlukta olduğu İslam ülkeleri bugünkü durumdan daha farklı olmaz mı?
İdealist insan toplumunun kurtuluşu için önüne hangi engel çıkarsa çıksın hiçbir zaman ümitsiz olamaz. Onun görevi uyarmak ve uyandırmaktır. Karınca misali yangını söndüremese de yangını söndürmek için o yolda gayret göstermektir. Hesap gününde kendisine verilen nimetlerin ve içinde bulunduğu toplum haram ile iştigal ederken ne yaptın sualine verilecek bir cevabımız ve mazeretimizin olması için; uymasalar da duymasalar da son nefesimize kadar çalışmak gayret göstermek gerekir. Gayret bizden, takdir ve tevfik Allah'tandır.