Mukaddesata saldırılar tek merkezden- Muhammet GÜMÜŞ- Yeni Meram Gazetesi
Özellikle son aylarda irili ufaklı olmak üzere dini değerlerimize, mukaddesatımıza ve kırmızı çizgimiz diye adlandırdığımız kutsallarımıza birçok saldırı peşi sıra geliyor…
Bu saldırılar normal bir düzeyde değil, belirli bir kitleyi peşinden sürükleyen unvanları -sözde- sanatçı, başkan, etkili, yetkili bilmem ne diye ifade edilecek hadsiz varlıklar tarafından yapılmaya başlandı.
Bunu yaparken ki rahatlıkları ve durumları ağızlarından akan salyaları gizleyemezken hepsinin ortak özellikleri; din ve dine ait veya dine yakın ne varsa hepsine nefret kusmak ve bunlara anlamsızca bir saldırı oluşturmak. Bunu yapanlara baktığımızda savundukları değerler, yaptıkları ve dillerine doladıkları ile aynı kanalizasyondan beslendiklerini görmek mümkün...
Çünkü kimi sevgili peygamberimize, kimi Ehlibeyte, kimi, birçok toplumun yer aldığı kuruma ve dini nitelikli her şeye saldırıyor. Hakaret ediyor, yalan yanlış bilgilerle güya kendilerince dalga geçiyorlar. Bunların isimlerini söylemenin o isimleri kullanan birçok insana saygısızlık olacağı düşüncesiyle, ifade etmenin çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. O nedenle zaten sizlerin o isimleri bildiği kanaatini taşıyorum.
Kapasitelerinde halka sunacak bir şeyleri kalmadığı için dine, değerlere saldırıyı kendilerine nam sayan bu yaratıklar bugün çıkmış bir yapı değil aslında. Bu yapılar çok eskiden beri var olan zihniyetlerin sağda solda savrulmuş tanecikleri… Tabi bunlar yerel boyutta olanlar bir de bunların ulusal boyutları var.
Hatırlarsanız geçmiş dönemde de prim yapmak, varlıklarını sürdürmek ve belki de kendilerince kahraman olmak hedefi ile kutsala saldıran ‘görüntüsü insan ama aslı ne idüğü belli olmayan varlıklar’ türemişti. Hele biri vardı ki, İran hakkında fetva bile vermişti.
Hatırlarsanız, Hint asıllı İngiliz yazar Selman Rüşdi'nin romanı. Birçok İslam ülkesinde yasaklanan kitabın yazarı hakkında İran'da Humeyni tarafından ölüm fetvası verilmişti. Bu nedenle de Rüşdi'ye Fransa devleti tarafından onur ödülü ve İngiliz Kraliçesi tarafından şövalyelik nişanı verilerek zihniyet kaynağı tarafından beslenmişti. Tabi ulusal koruma desteği de ayrı. Bunun yanında İsveçli Karikatürist Lars Vilks’te kendini hatırlatmadan geçmiyor tabi. Trafik kazasında geberen bu isimin tohumları hala günümüzde Kuran yakma eylemleri ile atalarının yolunda ilerliyor.
Uluslararası boyutlara tepkinin ötesinde çok şey yapılmasa da yerel anlamda en azından bazı kanunlar "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlaması ile hala işliyor. Yani söyleyenin, yapanın yanına bu eylemi kar kalmıyor.
Ama buna rağmen gün geçmiyor ki yenileri peydahlanmasın, hemen farklı bir alanda aynı söylemlerin cümle değiştirilmiş halleri ortaya çıkıyor. Bir de tabi bunları savunan kesim var. Onların konusu ayrı bir yazı konusu olacak türden ama onlarla da bu satırları kirletmek zul olur kanaatindeyim.
Yapılanları düşünce özgürlüğü bilmem neye dayatanlar kendi değerlerine yapılan bir sataşmada yangında kül bırakmamayı çok iyi biliyorlar.
Bu yapılanlara ister tek noktadan basılan düğme diyelim ister kurgulanmış oyunlar diyelim ister siyasi malzeme diyelim ne dersek diyelim söylenecek tek söz dine, kutsala, mukaddesata yapılanların en büyük hüküm sahibi Allah’tır.
Bu ağzından salyalar akanlar için yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'de Saff Suresi 8. Ayeti çok açıktır.
Ne diyor yüce yaratıcımız “Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla (kuru laf kalabalığıyla) söndürmek istemektedirler. Oysa Allah, kendi nurunu tamama (başarıya) eriştirecektir; kâfirler hoş görmese bile.” Bu ayetin ötesinde daha söylenecek söz yoktur.
Önemli olan biz Müslüman olarak dinimiz İslam’ı iyi anlayalım, iyi bilelim. Aksi takdirde yapılan saldırıları ancak birkaç söylemden öte savunup gerekli cevapları vermemiz mümkün olmayacaktır.
Kalın sağlıcakla…