MONDROS, SEVR, MUDANYA VE LOZAN ANTLAŞMALARI (3)-Abdurrahman KUTLU-Yeni Meram Gazetesi
Lozan Barış Antlaşması ile; ülkemizi yüzıllardan beri yarı sömürge haline getirmiş kapitülasyonladan kurtulmuş, Düyun-u Umumiye kaldırılmış, sınırlarımız çizilmiş, azınlıklara çeki düzen verilmiş, yabancı ve azınlık okulları kontrol altına alınmış, Patrikhaneye verilmiş ayrıcalıklı haklar kaldırılmış ve her yönden devletin bir kurumu haline getirilmiştir.
Lozan’da Türk Heyetini en çok uğraştıran konuların başında Musul,Boğazlar ve Kapitülasyonlar olmuştur. Musul’un alınması için çok uğraşılmışsa da, Cemiyeti Akvam’a ( Milletler Cemiyeti ) havale edilmiştir. Ordaki görüşmeler devam ederken Şeyh Sait isyanı çıkartılmış ve Musul alınamamıştır.
Bu yıl 101.yılını geride bıraktığımız ve bizim için tam bağımsız bir devlet kurmamızın yolunu açan Lozan Barış Antlaşmasının önemi halen bazı kesimlerde yeterince anlaşılmamıştır. Bunlardan çoğunun bilgi ekikliklerinden ileri gelse de, maksatlı, yanıltmaya yönelik olanlar da vardır.
En çok sözü edilen Adalar Lozan’da verildi meselesini ele alırsak; Lozan’da o zaman Osmanlı hakimiyetinde olan hiçbir ada verilmemiştir. Horoz seslerini duyduğumuz Adaların bizde olmasını elbette herkes ister. Bize yakın olan Ege Adaları, Balkan Savaşları’nda (1912) kolayca Yunanistan tarafından alınmıştı. O Adalar Lozan görüşmelerinde geri alınmaya çalışılmışsa da, Adalar’da yaşıyan nüfusun çoğunluğunun Rum olduğu gerekçe gösterilerek, verilmemiştir. Lozan Antlaşması ile, Adaların Yunanistan tarafından hiçbir şekilde silahlandırılmaması, asker yığılmaması şartı getirildi.
Ege Denizin güneyinde yer alan 12 Adalar, Trablusgarp Savaşında İtalyanlar tarafından işgal edilmiş, Balkan Savaşları öncesi, geri almak şartıyla Uşi Antlaşmasıyla İtalya’ya verildi. Uşi Lozan şehrinin bir muhitidir. Bu antlaşma bir çok kimse tarafından Lozan Antaşması ile karıştırılır.
Lozan’a savaşın galibi olarak gittik, niye istediklerimizi alamadık sorusuna gelince; genelde sorulan bu soru da bilgi eksikliğinden ileri gelmektedir. Evet biz Lozan’a savaşın galibi olarak gittik. Ancak Yunanlıları yenerek gittik, Lozan’da esas muhatabımız olan İtilaf Devletlerini ve diğer devletlerini yenerek değil. Lozan görüşmelerinde esas mücadele ve kavga İtilaf Devletleri ile yapılmıştır.
Atatürk için Lozan defteri hiç kapanmamıştır. 1932 yılında Türkiye’yi ziyaret eden ABD Genel Kurmay Başkanı General Mc Arthur’a: “ Ömrüm vefa ederse Musul, Adalar’ı, Selanik’i alacağım “ demiştir. Büyük Atatürk’ün bu sözlerini Türk Milleti bir vasiyet kabul etmelidir. Tarihin akışı hiç belli olmaz. Suriye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu coğrafyası birçok Türk Devletlerinin hüküm sürdüğü bir bölge olmuştur. Suriye tarihte Türk Bölgesi diye anılmıştır. Osmanlı Devleti’nin son verdiği, Mısır ve Suriye’de hüküm sürmüş Memlükler Devleti de bir Türk Devletidir.
Atatürk büyük siyasi dehası ile, Lozan’da alamadığımız Boğazlardaki hakimiyetimizi, Montrö Sözleşmesi ile (1936) hakimiyetimiz altına almış, “ Hatay benim şahsi meselemdir “ diyerek savaş yapmadan, Hatay’ı Anavatan’a katmıştır. Bu başarılar Lozan’ın devamı ve tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir.
Büyük Atatürk “ Lozan Barış Antlaşması, Türk ulusuna karşı,yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme eyleminin yıkılışını bildirir bir belgedir.Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku ( zafer, mutlu son) yapıtıdır” demiştir.