MEVLANA'YI ANLAMAK!- Muhammet GÜMÜŞ- Yeni Meram Gazetesi
Yaklaşık 10 gündür düzenlenen etkinlikler ve programlarla anılan, tüm dünyada öğretileriyle ilgi uyandıran mutasavvıf Hazreti Mevlâna Celaleddin-i Rumi'nin 749. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri'nin (Şeb-i Arus) kapanış gecesi hafta sonu gerçekleştirildi.
Son anma gecesinde kültür merkezinde düzenlenen törene protokolün yanı sıra dünyanın dört bir yanından ve ülkemizin birçok şehrinden gelen gönül dostları da katıldı. Bizd e gazete ekibi olarak ‘Meramımız Mevlâna’ dergimizin dağıtımı için yerimizi alırken dergimizi sunduğumuz ziyaretçilerle ayaküstü kısa sohbetler de gerçekleştirdik.
Mevlânâ Muhammed Celâleddin-î Rûmî’yi vuslatının 749. yıl dönümünde rahmetle anan misafirler şehrimizin güzelliğinden bahsederken bu zamana kadar gelmemenin pişmanlığını yaşayanların da sayısının çokluğu gözümüzden kaçmadı. Şehrimizin Mevlana’nın sevgi ve hoşgörüsü ile bütünleştiğini ve bunu da gelenlere yansıttığının altını çizen misafirler, türbe civarını gezerken gözlemledikleri bazı hadiselerden de rahatsızlıklarını dile getirdiler.
Durum böyle olunca rahatsızlık duyanların sadece bu şehirde yaşayan bizler değil, aynı zamanda Mevlâna'nın gönül dostları olduğu da ortaya çıkmış oluyor.
Malumunuz Şebi Arus döneminde şehrimize dünyanın farklı yerlerinden ziyaretçiler geliyor. Hz. Mevlânâ Muhammed Celâleddin-î Rûmî’nin öğretileri, mesajları ve felsefesini anlamak o uhrevi ortamı solumak için gelenlere söz yok ancak bu felsefeyi dinsel anlamlarla bütünleştirip İslam çizgisinden uzakta lanse etmeye çalışanlar, Mevlâna ve felsefesine çok büyük zarar vermiş oluyor.
Mevlevilik bir din olmadığı gibi sema töreni de bir ibadet değil, ancak bu değerler dinimizin bir parçasını oluşturan tasavvufi etkenlerdir.
Çünkü Peygamber Efendimiz (SAV), rabbimizle aramızdaki hakikatin değişmez çizgisini net ve kati olarak çizmiş ve bize, kendi hayatında yaşayıp (sünnetlerle) örneklik ederek dinimizi en güzel şekilde öğretmiştir. Gerisi bizim kendimize kalmıştır. Yani doğru anlayıp doğru yaşamak. Bundan yola çıkarak bugün şehrimizin en önemli değeri olan Mevlâna ve felsefesini bizler de çok iyi anlayıp çok net anlatmamız gerekiyor. Aksi takdirde kimileri kendi bildikleri şekilde Mevlevilikte yeri olmayan şekillerde müzik ve sema icra ediyorlar. Şimdi şu millet, bu millet diye belirtmek istemiyorum. Türbe önünde kendilerince yaptıkları ayinin videolarını izleyenleriniz de olmuştur mutlaka. Görüntüler elbette Mevlevilik ve Mevlâna ile alaka kurulamayan ritüellerden öte değildir ancak bunu Mevlevilik diye lanse etmek en büyük tehlikedir. Bu görüntülerin özellikle anma törenleri haftasında direkt türbe önünde gerçekleşiyor olması Mevlana’ya bilmeyenlerin gözünde farklı anlamlar kazandırmak ve tam tersi boyutlara çekmek için mesaj niteliği taşıdığından ciddi bir tehlike arz ediyor. Bunun tehlike olduğunu söyleyen ben değil, bizzat Hz. Mevlânâ Muhammed Celâleddin-î Rûmî’nin ta kendisidir.
Ne diyor pir;
“Ben yaşadıkça Kuran'ın bendesiyim,
Ben Hz. Muhammed (S.A.V) in ayağının tozuyum.
Biri benden bundan başkasını naklederse;
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım (şikayetçiyim).”
Bundan dolayıdır ki, bu sözden gerekli payı çıkartarak o tür görüntülerin yaşanmaması adına ilgili ve yetkililerin gerekli önlemi alması esastır diye düşünüyorum.
Bugün Mekke’ye gidenler çok iyi bilir. Kâbe’nin yanında yer alan Peygamberimiz (S.A.V) evinin olduğu bölgede hürmeten dahi olsa bulunmak ve dua etmek yasaktır. Görevli askerler sizi engelleyip Kabe’ye yönlendirir. Hürmete dahi izin vermezler. Burada amaç var olan değerin farklı değerlerle karıştırılmaması ve ritüel halini almamasıdır.
Son söz olarak Mevlâna der ki; Edepli edebinden susar, edepsiz ben susturdum zanneder.
Bu vesile ile ben de, barışın ve hoşgörünün sembolü Hz. Mevlânâ Muhammed Celâleddin-î Rûmî’yi vuslatının 749. yıldönümünde rahmetle ve dua ile yâd ediyorum.
Kalın sağlıcakla…