M. Yaşar Gürbüz, “Anılarım”- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi
Anılar kitabı (Kalkedon Yayınları, İstanbul 2022 editör: E Zeynep Suda. Orta boy 239 sayfa kitabın sonunda resimler yer alıyor.) 66 yıl süren ve 90 yaşına ulaşan bir hukukçu öğretim üyesi olan Mehmet Yaşar Gürbüz’ün meslek hayatında yaşadıklarının bir kısmını ele almaktadır. Gürbüz 1929 yılında Malatya'da doğmuş babası Osmanlı döneminde yetişmiş bir hakim Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı yapmış farklı illerde hatta Fransızların Çukurova bölgesini işgal yıllarında orada görev almış o arada Fransız General Bremond’dan kurtulmak için ailesini kaçırmış daha sonra farklı yerlerde mahkemelerde çalışmıştır.
Gürbüz anılarında çocukluk, gençlik ve meslekteki yıllarını, karşılaştığı kişileri, mekanları detaylıca anlatmaktadır. Anlaşılan belleğinin kuvvetli olması yanında not tutma yeteneği de fazlaymış. Burada dikkatimizi çeken bazı anıları belirtelim:
Gürbüz'ün İstanbul Lisesi ve orada yabancı dil eğitimi konusundaki anıları dikkat çekicidir. İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde Batı blokunda Amerika'nın yanında yer alan Türkiye'de komünizm Covid 19'dan daha fazla tehlikeli görülmüştür. Nitekim o dönemin Bab-ı Ali’sinin iki büyük kitapçısı Remzi ve İnkılap kitabevlerine komünizm hakkında kitap olup olmadığını soruyor, kitapçılar da “aman başımızı derde sokma diyorlar”. Bunun kamuoyunda çokça kullanıldığını da söylüyor. Ama o arada Sovyetler Birliği'nde Azerbaycan, Kırgız, Özbek, Türkmen, Kazak gibi Türk halkların varlığı da anlaşılıyor.
Gürbüz İstanbul Hukuk Fakültesini bitirince doktora yapmak için Fransa'nın Bordeua Üniversitesine gidiyor. Yine Fransa'ya giden iktisatçılardan birisi Yüksel Ülken. Gürbüz'ün başka anısı Türkiye'de bir dönem çok çok tutulan M. Duverger; bu şahısla ilgili olarak 1997 yılında İstanbul'da Galatasaray'da bir hafta düzenlemek isteniyor. Fransa'dan eski 5-6 öğrencisi davet ediliyor. Duverger’in öğrencisi olduğu için katılacak Fransız hocaların masrafları Türklere ait olduğu halde katılmaktan kaçınıyorlar. Gerekçeleri: “Biz o adam için düzenlenen bir seminere katılmayız. Çünkü onunla çok kötü anılarımız var” oluyor. Gürbüz onun hakkındaki kanaati de şöyle özetlemiş: Duverger olmak mı önemli, yoksa insanları kırmamak mı? Burada Yunus Emre'nin şu sözü aklımıza geliyor: İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsin bu ne ki okumaktır!
Gürbüz 66 yıllık meslek hayatında tam zamanlı olarak birisi yabancı, ikisi vakıf olmak üzere 7 üniversitede çalıştı. İstanbul Üniversitesi, ODTÜ, Cezayir Üniversitesi, Muğla, Marmara Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi. Bunun dışında farklı akademik birimlerde dersler verdi.
Aynı zamanda bu anılarda fakültelerdeki akademik personel ve durumlarda da ilgili bilgiler veriliyor. Mesela bir dönem hukuk fakültesinde Doç. Dr. Vakur Versan'dan başka İngilizce bilen olmadığı ifade ediliyor.
Gürbüz'ün ODTÜdeki yılları öğrenci olayları 1971, 12 Mart darbesi ile ilgili konularda yer alıyor. Daha sonra Cezayir'e gitmesi, Cezayir'deki Oruç Reis mezarı ziyareti. Cezayir dönüşü kısa bir işsiz kalması daha sonra Şişli Siyasal ve oranın Marmara Üniversitesi'ne dönüşmesi hikayesi… Fransızca kamu yönetimi kurulması anılar içerisinde yer alıyor. Belki burada Türkiye'deki kamu yönetimi eğitiminin geldiği nokta, sorunları ve hedefleriyle ilgili hocanın görüşleri ayrı bir anı olarak ya da öneriler olarak yayınlanabilir, kanaatindeyiz.
Kıbrıs konusunda da Denktaş’a danışmanlık yapmış bu konudaki anıları kitapta yer almıştır.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden dostu olan KBB profesörü Nurettin Sözen ile hatırası da yer almaktadır. Kendi ifadeleriyle “İstanbul belediye seçimlerini başarılı bir belediyecilik yapan Dalan’a karşı sürpriz bir şekilde Nurettin Sözen kazanmış. İstanbul'un başına şimdiki gibi bir sosyal demokratın gelişinden çok memnunum Ayrıca uzun yıllara dayanan bir arkadaşlığımız da var.” Hemen özel kalemini arayıp tebriklerini iletiyor ancak ziyarete gitmediği için bir süre sonra karşılaştığı Nurettin Sözen kırgın olduğunu tebliğe gelmesini istiyor, o da ziyarete gidiyor. Ziyarette önüne iki kalın dosya koyuyor, bunları inceleyip belediyeye atılan kazıkları bulup çıkarmasını istiyor. Birisi İsveç’ten alınan metro vagonları ile ilgili, diğeri Bakırköy asfaltı üzerinde büyük bir alanda açılması beklenen Prisunic alışveriş merkezi ile ilgili Gürbüz her ikisinde de yasal olmayan veya belediyeye zarar verecek bir konu tespit edemiyor, dosyaları alıp belediye başkanına gidiyor. Belediye Başkanı dosyalardan bir şey çıkmamasına canı sıkılıp “Sen de onların propagandasına kapılmışsın” diyerek ben Prisunic burada peynir satsın diye market açtırmam belediye olarak marketi ben açarım, peyniri ben satarım diyor. Gürbüz devletin yani belediyenin market açmasının pek doğru olmadığını belirtiyor. Bunun ayrıca Türk solunun aleyhine olacağını zira bu firmanın Fransa'nın en büyük firması olduğunu ifade ediyor. Belediye başkanı da ben bundan korkmam diyerek bağırmaya başlıyor. “Tamam o zaman sen istediğini yap bana bir şey sorma” deyip çıkıyor ve ilişkileri kopuyor.
Anılar’da akademik konular fazla yer almıyor hatta üniversite yönetimleriyle ilişkiler de dar kapsamlı tutulmuş. Marmara Üniversitesinin kurucu rektörü Prof. Dr. Orhan Oğuz’un rektörlüğü için güzel anıları da paylaşmış Prof. Dr. Gürbüz.
Yurt içinde ve yurt dışında akademik kuruluşlarda çalışan bir hukukçu olan Prof. Dr. Mehmet Yaşar Gürbüz’ün (1929-2022) anıları gençlere çok şeyi öğretir niteliktedir. Kendisine (kitabında sıkça kendisinin bahsettiği şekilde “nurlar içinde uyusun”) diyerek söyleşişi yapan Prof. Dr. E. Zeynep Suda ve yayında emeği geçenleri tebrik ederiz.