DİĞER KATEGORİLER

LİSE MEZUNLARININ HEPSİNİ ÜNİVERSİTE MEZUNU YAPMALI MIYIZ?

LİSE MEZUNLARININ HEPSİNİ ÜNİVERSİTE MEZUNU YAPMALI MIYIZ?- Abdurrahman KUTLU- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

En önemli meselemiz olan eğitimde kararlar sık değişiyor. Eğitimi bir türlü kendi mecrasına oturtamadık. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı bir kaç konuşmalarında, eğitimde başarılı olamadık diye açıkça belirttiler. Eğitim iyi planlanıp, istikrarla yürütülmesi ve takip edilmesi gereken uzun soluklu bir alan. İyi planlanmış bir programın seyrinde sık değişikler yapılmaz. Hele ani değişikler hiç yapılmaz. Makul süreler geçtikten sonra aksayan, eksik görülen noktalarda ufak ilaveler, değişiklikler yapılır. Kalitenin gittikçe yükselmesi hedeflenir. Sık yapılan değişikliklerden en çok etkilenenenler çocuklar ve aileler oluyor şüphesiz. Kesintisiz eğitimin başarılı mı, başarısız mı olduğu tam anlaşılmadan; 4+4+4 sistemine geçildi. Bu sisteme geçeli neredeyse on yıl olacak. Bu sürede sistemin seyrinin iyi takip edildiğini ve sağlıklı değerlendirilmelerin yapıldığını ummak istiyorum. Eğitim devlet politikası olarak yürütülmesi gereken bir iştir. Gelişmiş ülkelerde iyi düşünülüp, planlamış ve uygulamaya konulan eğitim sistemlerinde, hükümetler tarafından büyük ve ani değişiklikler yapılmaz. Hükümetler eğitim sisteminin takipçisi ve gözlemleyicileridir sadece. Gereken desteği verirler,aksayan yönlerini düzeltirler. Gelişmiş ülkelerde eğitim kalitesinin takibinde öğrenci aileleri oldukça aktif ve önemli değişiklere karşı çok duyarlıdırlar.O ülkelerin eğitimdeki başarılarında bunlar önemli rol oynar.
Eğitimde önemli değişikliklerden biri daha, geçtiğimiz haftalarda hiç tarşılmadan aniden yapıldı.Üniversite giriş sınavlarında baraj puanı kaldırıldı. Baraj puanının kaldırılması, üniversitede okumak istemeyen öğrenciyi, okumaya zorlama anlamına gelir. Bunun kime, ne faydası olacak? Baraj puanın kaldırılması ile üniversite kontenjanlarının artırılacağının Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı ilk sinyalini verdi.Hemen söyleyelim,bu yaklaşım üniversiteler için hiç uygun olmaz ve öğrencilere de hiç fayda sağlamaz. Bu anlayış üniverstelerde çeşitli sıkıntılara sebep olur, eğitim kalitesini düşürür. Üniversitelerde eğitim kalitesinin takibi ve sorumluluğu YÖK’e aittir.Üniversitelere kapasitelerinin üzerinde öğrenci yığılmasının çıkaracağı olumsuzlukları en iyi bilen yine YÖK olduğuna göre? O zaman bu yapılmaya çalışılanlar ne,sorusu akla gelir. Siyasi iradenin de kontenjanların artırma düşüncesi olabilir. O konuda siyasi iradeyi bilgilendirip ikna etmek de YÖK’ün görevidir. Sınav barajlarının kaldırılması,puanların düşürülmesi ve kontenjanların artırlması gibi yaklaşımlar karşımızda duran meselelere çözüm olmaz. Boşuna oyalanmayalım. Bunun için kalıcı,uzun vadeli planlamalara ihtiyaç var. Ortada gelişmiş ülkelerin kendilerine göre geliştirdikleri ve uyguladıkları çok sayıda örnek varken! Aslında Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, üniversitelerle ve Türkiye şartlarını yakından bilen tecrübeli eğitimcilerle beraber çalışarak, şimdiye kadar eğitimi baştan alıp, liseyi bitiren öğrencilerin üniversite sınavlarında yığılmasını da önleyecek kapsamlı planlar yapması ve bunları hükümet/lere sunmaları gerekirdi. Sadece üniversite sınavları meselesi değil, üniversite mezunlarının isdihdamı meselesi de dikkate alınıp kontenjanlar ona göre belirlenmeliydi. Böyle çalışmalar eğitimde bir sistem arayışı içinde olan ülkemiz için de çok yararlı olurdu. Bu planlamalar yapılmayınca,ister istemez bir meslek öğrenme yaşını geçirmiş,kırgın,küskün gençlerin sayısılarını artırmaya devam edilir.Atama bekleyen çok sayıda öğretmenin çektiği sıkıntılar,üzücü manzaralar gözönünde iken! Üniversitelerde kontenjanlarının artırılması,özellikle yeni kurulan ve fiziki mekanları,hoca kadroları yetersiz olan birçok üniversiteyi sıkıntıya sokacaktır. Buralardan İyi yetişmeden mezun olan öğrenciler nerde,nasıl iş bulacak? Üniversite mezunu öğrencinin psikoloji ve beklentilerinin,lise mezunu öğrenciden çok farklı olduğunun farkında olunması gerekir. Onun için YÖK tepeden zorlayıcı tarzda değil de, üniversitelere öğrencilerini kaliteli şekilde yetiştirebilecekleri sayılarda belirleme serbestliğini tanıması gerekir. Hiçbir gelişmiş ülke lise mezunu öğrencilerinin tamamını veya tamamına yakınını üniversite mezunu yapmayı planlamaz ve bu oran %25-30’u geçmez. Gelişmiş ülkeler ortaöğretim döneminde çocukları heveslerine ve kabiliyetlerine göre yönlendirmelerini yapar, öğrencilerin çoğunluğunu lise çağında iken çeşitli özelliklerde meslek liselerinde yetiştirir ve onların erken yaşta birer meslek sahibi olmasını sağlayarak, rahat geçinebileceği bir ücretle çeşitli üretim ve hizmet alanlarına yönlendirirler.Üniversitede okumak isteyen öğrenciler de üniversite eğitimine devam eder.Aileler de bu plama içinde çocukların gelecekleri ile ilgili bir kaygı içinde olmazlar.
Geçen yıl yapılan üniversite giriş sınav sonuçları bize, öğrencilerin üniversite eğitimine istek ve seviyeleri konusunda önemli ip uçları vermektedir. İlk basamak sınavına 2 milyon 600 bin öğrenci girmiştir. Bu öğrencilerin %25’i olan yaklaşık 650 bin öğrenci üniversiteye girme hakkı elde etmiştir. Bu değerler esas alınarak bir plamanın yapılmasının uygun olacağı kanaatindeyiz.Her yıl lise mezunu öğrencilerin %25’nin üniversiteye kabul edilmesi ülkemiz için gerçekçi bir sayı olacaktır. Bu sayı aynı zamanda yaklaşık olarak dört yıl sonraki üniversite mezununu ifade eder. Geri kalan %75 oranındaki öğrencinin de, (geçen yıl bu sayı 1 milyon 950 bin ) lise yıllarında çeşitli özelliklerde meslek liselerinde veya liseden sonra meslek yüksek okullarında özel sektörün ve devlet kurumlarının ihtiyaç duyduğu alanlara göre yetiştirip, kısa sürede bir meslek sahibi olmaları yararlı olacaktır. Böyle bir planlama ailelerin de beklentilerine cevap verecek ve onları stresten kurtaracaktır. Çünkü birçok aile çocuklarının bir an önce meslek sahibi olmasını ve bir yerde çalışmaya başlamasını arzu etmektedir.