KUŞ AKLI…-Kerim ÇINAR- Yeni Meram Gazetesi
Türkiye’nin konumu, iklimi ve coğrafi şartları sayesinde Anadolu’nun farklı bölgelerinde değişken özelliklerde çok çeşitli ekosistemler bulunmaktadır. Zengin bitki örtüsü ve canlı türleri ülkemizin her köşesini cennete çevirmiştir. Bunlardan biri de kuş cennetleridir.
Kuşlar, yaşamlarını ve türlerini devam ettirebilmek için kendilerine iklim, bitki örtüsü ve beslenme açısından uygun ortamları seçerler. Genellikle göller bölgesi ve civarları kuşlar için oldukça verimli yaşam alanlarıdır. Suyun bulunması, su ile birlikte bitki örtüsü ve canlı türünün bol olması onlar için en uygun ekosistemdir. Bu alanlar tabiatın sunduğu kuş cenneti doğal yaşam alanlarıdır. Mevsim şartlarına göre kuşlar yaşayacağı yerleri kendilerine uygun olan yerleri seçerler. Göç etmelerinin nedeni de kendilerine en uygun ortamı bulmak istemelerindendir.
Kuşlar, tabiatın mimarlarıdır. Her kuş kendi türüne ve yaşam özelliklerine göre yuva yapar. Kuşlar kendilerini dışardan gelecek tehlikelerden korumak ve türünü devam ettirmek amacıyla; kendi tükürükleri, çalı-çırpı ile ya da çamurla yuvalarını yaparlar. Kuş yuvaları her türlü doğa olaylarına karşı dayanıklıdır. Eko sisteme en uygun yaşam alanlarını inşa ederler.
Ağaçkakan ailesinin kuşu, ağaç dallarında bulunan tırtıllarla beslenir. Aynı zamanda da yuvasını ağacı gagasıyla oyarak yapar. Yaradılışı gereği kafa kasları oldukça güçlüdür. Ağaçkakan kuşları, ağaca 1 saniyede beş sefer gaga vurabilmektedir. Ağaç kabuklarını delerken meydana gelen sarsıntıyı süngerimsi kafasındaki kas yapısı hafifletiyor ve bu sayede beyinlerini korumuş oluyorlar. Ağaçlık alanlarda kuş seslerinin yanı sıra takırtı seslerini de duyarsanız bilin ki ağaçkakan kendi yuvasını inşa ediyordur.
Kuşlar; sesleri, görüntüleri ve yuvalarıyla bulundukları ortamı cennete çevirirler. Kuşlar bu anlamda kendine ait ekosistemi olan kuş cenneti diyebileceğimiz göl kıyıları, sazlıklar gibi alanlarda yaşamlarını ve türlerini sürdürme çabası içindedirler.
Ancak, insanoğlunun doğaya ve kendinin dışındaki canlılara verdiği zarardan ötürü, bugün kuş türelinin nesli yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Tabiata verilen zararlar bu şekilde devam ederse, gelecekte insanların kuş türlerinin pek çoğundan bilgisi ve haberi dahi olmayacaktır.
Arzuları doymayan insan, kuşların cennete çevirdiği tabiatı, cehenneme çeviriyor. Ne için ve ne uğruna..?
İnsanoğlu kendi nefsi arzularını gidermek için açgözlülüğü neticesinde yarasayı çorba yaptı ve yedi. Sonucunda da covid-19 virüsü ortaya çıktı. Virüs salgın şeklinde bütün dünyayı sardı. Kendi yaşam alanını insanın kendisi kısıtladı. İnsan gibi yaşamayı bilemediği gibi, tabiatı da katletti. Doğayı ve çevreyi kirletti. Sonuçta, cennet dünyayı cehenneme çevirmeyi başardı...
Peki insanın yediği kuş muydu, yoksa kendi miydi..?
Kırlangıçlar ise; evlerin saçaklarına bitki tozlarından, kendi salgısıyla ince ve hafif yuvalar yaparlar. Yuvayı dişi kuş yapar bilinse de aksine kırlangıçlarda erkek kuş yuvayı yapar. Kırlangıçlar yuvalarını iklim koşullarına dayanabilen ve kolay ulaşılamaz yerlere yapıyorlar. Kırlangıç yuvalarının içindeki bir maddenin faydalı olduğunun insanlar tarafından keşfedilmesi sonucu, kırlangıç yuvalarının uluslararası ticaretinin yapılmasına neden olmuştur. İnsan sağlığına çok faydalı olduğuna inanıldığı için, insanlar bu yuvalara ulaşabilmek için büyük yarış ve rekabet içindedirler.
“Yalnız kendisini düşünen adam, yumurtasını pişirmek için komşusunun evini yakar.” Francis Bacon
İnsanoğlu, kuşların kendi türü için üretmiş olduğuna da göz dikmiştir. Onların yaşam alanlarını ve yuvalarını bozmaktan hiç çekinmemektedir. Kuşları yaşadıkları alanda avlayarak, kahvehanelerde dövüştürerek, kafese kapatarak kendi egosu doğrultusunda, hayvanın neslini tüketmektedir.
Uçan kuştan ne ister ki, insan…? Cennet dünyada kuş uçmaz, kervan geçmez olsun istiyor. Sanırım..!
Kuşlar gagasıyla ve kanatlarıyla yaşamlarını sürdürebiliyor ve birçok zorlukla baş edebiliyor. Yuvalarını gagaları ve kanatlarıyla yapabiliyor. Bir başka canlının yaşamında da fayda sağlıyor. Kuş beyinli dediğimiz hayvan cağız, ekosistem içinde yaşamını kendi doğal ortamında devam ettirebiliyor. Bunların hepsini ise, insanın küçümsediği sadece “kuş aklı”yla yapabiliyor.
Sonuçta tabiatın sahibi olduğunu; ekolojik bakış açısı değil de egoist bakış açısının sonucu her şey kendisinin olduğunu sanan insan. Her şey bizim ve bizim içindir diyerek, insan kendi egosunu ve kibrini besliyor. İnsanın eli ve kolu olmasına rağmen, kesin ve net kafası kalın, kırıktır...! Bu sebeple kendisi dışında başka bir canlının yaşamasına tahammül edemiyor…
“Kendinden başkasını düşünmemek, insan ırkının en büyük lanetidir.” W. E. Gladstone
Saygılarımla.