DİĞER KATEGORİLER

Kur’an’dan Rahmet Esintileri: İkinci Cüz (1)

Kur’an’dan Rahmet Esintileri: İkinci Cüz (1)-Hüseyin Toptaş-Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6
“Allah’ın kitabını okumaya devam edenler, namazı kılanlar, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık infak edenler, asla tükenmeyecek bir kazanç umabilirler.” (Fatır,29) Namaz için nerede olursan ol yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir “Birtakım kendini bilmez insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.” Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. (Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir.” (1) Hz.Peygamber, Hicrî ikinci yılın ortalarına kadar namazlarda Kudüs cihetine yöneliyor, fakat hep Kâbe’ye yönelme emrinin gelmesini bekliyordu. Bir ikindi namazı sırasında Allah Teâlâ, Kâbe’ye doğru yönelmesini emretti. Kudüs’e doğru yönelerek başlanan bu namaz Kâbe’ye yönelerek tamamlandı. Bu olayın geçtiği yerde yapılan mescit, bugün “Mescid-i Kıbleteyn”, yani iki kıbleli mescit diye anılmaktadır. Allah’ın bir yeri kıble yapması, yalnızca Peygamber’e uyanlarla uymayanları belli etmek içindir (âyet 143). İlk zamanlarda müslümanlar namazda yahudilerin kıblesi olan Kudüs’e yöneliyorlardı. Yahudiler bu durumu istismar ediyor, onları kendilerini taklide özenen basit insanlar gibi görmeye ve göstermeye çalışıyorlardı. Hem bu istismarı önlemek, hem de ibadetin şu veya bu yöne değil doğrudan Allah’a yapılmasındaki önemi göstermek üzere âyet, Hz. Peygamber’in ve bütün müslümanların bundan böyle namazlarında Mescid-i Harâm tarafına dönmelerini son bir defa daha tekrarlayarak hükme bağlar. (2) Rabbimizin bizi hayırlı bir topluluk içinde zikretmesi için; Zikir ve şükür “Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin. Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah'tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.” (3) Allah’ı zikretmek; tespih taneleri ile tespihte bulunmak ve dil alışkanlığı haline getirilerek yalnız olarak isminin tekrar edilmesi değildir. Zikir hem kalple hem dille hem de eylemle olur. Kalple zikir, insanın her türlü tutum ve davranışında Allah’ı hatırlamasıyla; dille zikir, Allah’ın isimlerini ve sıfatlarını, tesbih ve dua cümlelerini dilde tekrar etmekle; eylemle zikir ise Allah’ın iradesine uygun yaşamakla olur. Müslim'de geçen Kutsî bir hadise göre Rabbimiz şöyle buyuruyor: “`Ey Ademoğlu, eğer sen beni içinden anarsan, ben de seni içimden anarım. Eğer sen beni bir topluluk içinde anarsan ben de seni bir melek topluluğu -ya da ondan daha hayırlı bir topluluk- içinde anarım. Eğer sen hana bir karış yaklaşırsan ben de sana bir dirsek boyu yaklaşırım. Eğer sen bana bir dirsek boyu yaklaşırsan ben de sana bir arşın yaklaşırım. Eğer sen bana yürüyerek gelirsen ben sana koşarak gelirim." Rabbimizin bizi hayırlı bir topluluk içinde zikretmesini ve Rabbimizin lütfedeceği ebedi saadete ulaşmak istiyorsak nankörlük etmeden sahip olduğumuz nimetlerin şükrünü eda etmeliyiz. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kalpler demirin paslandığı gibi paslanır, onun cilası Kur’an okumak ve Allah’ı çok zikir etmektir.” Şehitlere ölüler demeyin “Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, "Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz" derler. İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.” (4) Ayeteri inkâr edenler ve Allah’a ortak koşanların pişmanlığı “(Âyetlerimizi) inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerinedir. Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.” (5) “İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah'ı severcesine severler. Mü'minlerin Allah'a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah'ın olduğunu ve Allah'ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi. Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki bütün bağlar kopacaktır. (Kötülere) uyanlar şöyle derler: "Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık." Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir.  Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. O, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (6) İnananların yalnız Allah’ı sevdikleri değil en çok Allah’ı sevdikleri ifade edilmektedir. İnsan elbette sevilmesi meşru, makul ve yerinde olan her şeyi sevecektir. Yeter ki başka sevgiler Allah sevgisini unutturmasın ya da onun önüne geçmesin. İnsanın kalbini, zihnini Allah’ı unutturacak derecede meşgul eden her şey ayette belirtilen varlıklar kapsamına girer. Keşke dememek için kendilerinden uzaklaşacağımız dostlara değil Rabbimizin rızasına nail olmamıza vesile olacak dostlara sahip olmanın gayreti içinde olmak gerekir. Kur’an’ı anlamak ve onunla amel etmek temennisi ile…