KÖY KENTLER... (2)- Kerim ÇINAR- Yeni Meram Gazetesi
Yeni binalarda esas yaşam alanı ile hayvanların barındığı ahır ağıl ve depo gibi bölümler üst üste iki katlı olarak yapılmışlardır. Konutlarda temizlik, koku ve havalandırma dikkate alınmamıştır. En önemli sorun ise, kırsal yaşamın temel elemanları olan avlu, sundurma, ocak, aşevi ve fırın gibi kırsal yaşamın ihtiyacı olan mimari mekanların bulunmamasıdır. Üstelik, Konya ve çevresi üçüncü deprem bölgesi olmasına rağmen binalar iki katlı karkas betonarme olarak inşa edilmiştir.
Bir mimar olarak, doğanın ortasında iki katlı betonarme ikiz apartmanları şeklinde toplu konut misali bir dizi yeni köy evleri görünce, ovanın ortasında nasıl böyle köy evlerinin yapılabildiğini bir türlü anlamlandıramadım. Köylü mecburi tutulduğu hayatın bir figürü olmuştur. Ona dayatılan yaşam biçimi ve yaşam yerine mahkûm edilmiştir.
Yeni kent köy yerleşim yeri ve konutlarının yetersizliği her şekliyle kendini açıkça göstermiştir. Bildiğini zanneden, bilmediğini de bilmeyen, kırsal alanda yaşayan insanın yerine kendini koyamayan ve köylüyü anlamayan zavallı düşüncelerin ürünü olmuştur.
“Öyle bir an gelir ki: Bazı yolların dönüşü, bazı hataların özrü, bazı insanların anlamı olmaz…” Ivan Turgenyev
Kırsal yaşama uygun olmayan bir anlayışla yapılan bu binalar; doğadan, doğallıktan uzak ve sadece insanların konforuna uygun binalardan oluştuğu zaman; dünya sadece insanlara aitmiş gibi bir algı oluşturabiliyor. Oysa ki insanın evveliyatına bakacak olursak yaşadığı yer kırsal kökene dayanmaktadır.
Sene 1988’te kuruluşu üzerinden beş yıl geçen Yeni kent köyüne araştırma yapmak üzere abim ile birlikte gitmiştik. Köylülerle yaptığım görüşmeler esnasında sorduğum sorulara ürkerek cevap veriyorlardı. Geçen süre içerisinde köylüler yöreye ve evlerine alışmışlar, zamanla kendi ihtiyaçlarına göre ek mekanlar yapmışlardı.
Köylülerin geleneksel yaşamına uygun kendi bilgisi ve becerisi doğrultusunda yöreden bulduğu taş malzemeyle veya elde ettiği kerpiçle betonarme binaya eklemeler yaptığını gördüm. Öyle ki; aşevi, ocak ve gündelik hayatında hayvanlar içinde kümes, samanlık depo vb. gibi mekanları eklemiştir. Bir yanda betonarme karkas iki katlı bina, diğer yanda ise kırsal yaşama uygun şekliyle yapılmış geleneksel malzemeyle ek mekanların oluşan bir doku ortaya çıkmış. Oldukça karmaşık ve kırsal yaşamda sorunları gerçek biçimde ortaya koyan çelişkiler yumağını göstermektedir.
İnsan her nereye giderse gitsin, kendisini götürür. Gittiği yeri de kendi yaşam kültürüne uygun hale getirir. Esas olan, insanın yaşadığı mekânı biçimlendirmesidir; mekânın insanı biçimlendirmesi değildir…
Köyü ve köylüyü kalkındırma adına yapılan kırsal kalkınma çözüm arayışlarında; köyü ve köyde yaşamın nasıl olduğunu bilmeyen, sığ, kısır ve masa başında proje ürettiğini sanan düşüncelerin sonucunda kırsal mekân planlamasında da bugüne kadar başarılı bir sonuç elde edilememiştir.
Yaşam alanını tasarlama esnasında ortaya çıkanlar, işte bu doğal algının zihnimize yerleşmesinin sonucudur. Bütün mesele insanın duygu ve düşüncesine göre belirlemesidir. Hayatımızda duygu ve düşüncelerimize göre olaylara yer veriyoruz ve ona göre değer biçiyoruz. Durum sadece insanın kendi düşüncesidir. Lokal kültür önemlidir. İnsan yöresinin kültürünü, kokusunu ve duygusunu doğal olarak yansıtabiliyor. Hayattaki her şey bizim ona bakış açımıza göre belirleniyor.
“Ey insan! Kadere az bahane bul. Buğday ektin de arpa mı biçtin...?” Fuzuli
Selamlarımla…