DİĞER KATEGORİLER

KORE SAVAŞI VE  BUGÜNKÜ GÜNEY KORE

KORE SAVAŞI VE  BUGÜNKÜ GÜNEY KORE- Abdurrahman KUTLU- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki soğuk savaş’ın bir neticesi olarak Kore iki devlete bölündü. Her iki taraf da Kore üzerinde hak iddia etti, çizilen sınır hattı hiçbir zaman kalıcı olmadı. Çin ve Sovyetler Birliği destekli Kuzey Kore’nin 25 Haziran 1950’de  güneye ilerleyerek işgal etmesiyle Kore Savaşı başladı. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, Kuzey Kore işgalini sonlandırma kararı aldı. BM’ye üye 21 ülkenin askeri gücü bu savaşta yer aldı. Bu güçlerin yüzde 90’nını ABD askerleri oluşturuyordu.
II. Dünya Savaşından en avantajlı çıkan ve saldırgan bir politika izleyen Stalin yönetimindeki Sovyet tehdidine karşı Türkiye Kore Savaşına katılma kararı aldı. Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasındaki 259 subay, 18 askeri, 4 sivil memur, 395 astsubay, 4 bin 414 erbaş ve erden oluşan 1. Türk Tugayı, 17 Eylül 1950 tarihinde Hatay'ın İskenderun limanından hareket etti. 12 Ekim 1950'de ilk ekip Pusan Limanı'na vardı. Bu Türk askerinin Cumhuriyet dönemindeki ilk sınır ötesi harekâtı idi.
Kore Savaşı  üç yıl sürdü ve 27 Temmuz 1953'te Panmunjom Ateşkes Antlaşması imzalanarak sona erdi. Antlaşmaya göre Kore; Kuzey, Güney  diye ikiye ayrıldı, savaş rehineleri karşılıklı geri verildi.
Böyle bir antlaşma yapılsa da, Kuzey ve Güney Kore tarafları barış antlaşması imzalamadı, zamana bırakıldı. Nisan 2018'de Kuzey ve Güney Kore liderleri Kore Tarafsız Bölgesi'nde bir araya geldi ve Kore Savaşı'nın resmen sona erdiğini bildiren barış antlaşmasını imzaladılar. Kore Savaşı ile beraber Türkiye 1952 yılında NATO üyesi oldu.
Güney Kore 1950 yıllarında savaşın etkisiyle büyük sıkıntılar çekti, 1960 yılında kişi başına düşen milli geliri 80 dolardı. O zaman Türkiye’nin ki 380 dolardı. Güney Kore’nin  önemli bir yeraltı kaynağı yoktur ve 100 bin kilometre kare bir toprağa sahiptir. Güney Kore, 1980 ve 1990 arasında  dünyada kişi başına düşen ortalama milli geliri en hızlı yükselten ülke olmayı başardı. Otoriter yönetim  1987 yılında sona erdi, Güney Kore şu anda Asya’daki en üst düzey basın özgürlüğüne sahip ülkelerden biridir ve OECD, G20 üyesidir.  Güney Kore  bugün çok gelişmiş ülkeler kategorisindedir ve nominal GSYİM‘ ya göre dünyanın 10. büyük ekonomisine sahiptir. Vatandaşları en hızlı internet erişimine sahip olan ülkedir. Dünyanın en büyük 5. ihracatçısı  ve  8. ithalatçısı olan Güney Kore, birçok teknoloji odaklı alanda dünya lideridir. Güney  Kore, 2014’den bu yana 6 yıl boyunca Bloomberg Inovasyon Endeksi tarafından dünyanın en yenilikçi ülkesi seçilmiştir. 
Güney Korenin, 1985 yılında 2703 adet patent başvuru varken, 2014 yılında 78 kat artarak 210.292 ye ulaşmıştır. 1950 yıllarında bizden geri olan, neredeyse Türkiye’nin çeyreği kadar bir ekonomiye sahipken Güney Kore bize yetişmekle kalmamış;  yaklaşık üç kat geçmiştir. Güney Kore hangi stratejileri uygulayarak bu duruma geldi? Bunu nasıl başardı? Bunları bu konuda yapılmış bilimsel araştırmaların ışığında ana hatlarıyla gözden geçirelim.
Bu başarının en büyük sebebi Güney Kore’nin 1960’lı yılların başından itibaren, milli marka ürünler üreterek, dünya ekonomisinde milli sanayi politikalarını ilk sıraya koymalarıdır. Bunların temelinde de; eğitim, AR-GE, bilim ve teknolojiye yapılan yatırımların üst seviyelerde olması ve  bu alanlara büyük bütçeler ayırmaları yer almaktadır.  Güney Kore bugün elektronikten yarı iletkenlere, otomotivden ağır sanayiye kadar birçok alanda dünya markası haline gelmiştir. Otomotiv sektöründe; Hyundai, Kia, Daewoo, Elektronik Sektöründe; Samsung, LG gibi markalarla tüm dünyaya yapılan ihracatların tutarı milyarlarca doları aşmaktadır. Bu firmalar yaptıkları inovasyon çalışmalarıyla dünya devleriyle yarışmaktadırlar.
Güney Kore AR-GE ye çok önem vermiş, özellikle özel sektörün  AR-GE kurması teşvik edilmiş ve desteklenmiştir. Bilim ve Teknolojinin geliştirilmesine çok çaba göstermiş, bu alanlara çok yatırımlar ve teşvikler yapmıştır. İleri teknolojili ve yüksek katma değerli ürünlerin üretimine, bunların ihracatına önem verilmiş ve özellikle teşvik edilmiş. Güney Kore taklit sürecini (1960-1970)  yaşadı, 1980′ li yıllarda değişim sürecini tamamladı ve 1990’dan itibaren inovasyon sürecine geçti. Bu dönemden sonra hızlı yükseliş dönemi başladı. Tekstil gibi emek yoğun sanayilerden uzaklaşılarak önce hafif sanayi, sonra ağır sanayiye sonrada ileri teknolojilere geçiş yapmış. Her alana değil, odak sektörler seçilerek, bu sektörlere yapılan yatırımlar desteklendi. AR-GE politikalarında  odak sektörler seçilerek stratejik kararlar alındı, özellikle; otomotiv, elektronik, bilim ve teknoloji ürünleri ihraç edilerek, ülkenin kalkınması ve gelişmesi sağlandı.
Güney Kore’nin  bugün;  telefon, televizyon, beyaz eşya, bilgisayardan giyilebilir cihazlara, yonga setine (işlemci) varıncaya kadar birçok üründe dünya markası olan SAMSUNG firması, 2023’te birçoğu tamamlanacak olan büyük ölçekli yatırımlar için 200 milyar dolardan fazla bütçe ayırdı. Ayrılan bütçelerin kullanımı, önümüzdeki üç yıllık dönemde yapay zeka teknolojilerinin, robot sistemlerinin geliştirilmesinde ve yarı iletken üretimi ağırlıklı olacağı açıklandı. Bu yatırımlar içinde çip üretiminin de yer alacağı, bu alanda da rekabetçi bir ortama girileceği belirtilmiştir. COVIT-19 pandemi ortamında bile, SAMSUNG bazı yenilikçi girişimleri ile marka değerini yükseltmeyi başarmıştır.
  Güney Kore’nin  (2018 verilerine, göre);  GSYİH   1.7 trilyon dolar, kişi başına düşen milli geliri 31 bin dolar, enflasyon oranı % 1.5’dur. Türkiye’den  536 milyon dolar mal almakta, Türkiye’ye  6 milyar dolar mal satmaktadır.
Yetmiş yıl önce birbirinden ayrılan, Kuzey ve Güney Kore kardeş iki ülke olmalarına rağmen bugünkü konumları, geldikleri durumlar birbirinden çok farklıdır. Kuzey Kore tek kişinin yönetiminde, dünyaya sunduğu bilgi ve belgeler güven vermeyen kapalı bir ülke konumunda iken; Güney Kore  insan haklarına saygılı, özgürlüklerde kısıtlamaların olmadığı, şeffaflığın hâkim olduğu, dünyayla barışık bir refah toplumudur.
Özetlersek; Güney Kore’nin başarılarının esası insanına, bilime, teknolojiye yaptığı yatırımlara ve oluşturdukları akılcı, teşvik ve destekleyici milli sanayi ve ekonomik programlarını istikrarlı bir şekilde uygulamalarına dayanmaktadır. Kalkınma ve gelişmelerde tesadüflere yer yoktur. Ülkeler kalkınmalarını iyi yetişmiş kadrolarıyla yapar. Son yıllarda ülkemizin sağlık ve mühendislik alanları başta olmak üzere;  iyi yetişmiş insanlarının yurt dışına gitme arayışları, üniversite öğrencilerinin yurt dışında yaşama arzuları ülkemizin geleceği açısından çok endişe vericidir. Göç alan ülkeler, göç de verir esası olsa da;  son yıllarda eğitimsiz milyonlarca sığınmacıyı kabul edip, eğitimli ve deneyimli  yetişmiş  insanlarının başka ülkelere gitmek istemesi Türkiye’nin geleceğini tehdit eden önemli  faktörlerden biridir. Hiçbir ülke bunu sadece seyretmekle kalmaz. Bu ülkemizin kanayan bir yarasıdır ve hiçbir ülke böyle bir kanamayı kaldıramaz. Onun için hükümet/ler ülkemizin geleceğini ifade eden genç insanlarının, yurt dışına gitme isteklerinin sebeplerini çok geçmeden anlamalı ve bu yönde gerekli tedbirleri almalıdır.

Dr Abdurrahman KUTLU