KONYASPOR 2024- 2025- Mehmet HANÇERLİ- Yeni Meram Gazetesi
Şehrimizin güzide takımı, medarıiftiharımız Konyaspor'umuz bu sene yoğun mücadeleler sonunda Trabzonspor'un da onurlu mücadelesinin katkısıyla Süper Lig'de kaldı. Bu sezon da bu onurlu ligde mücadele verecek.
Önceleri bir hatırlarsak Konyaspor başkanlığının bırakılması sonrasında gönüllü gönülsüz çıkan adaylarla farklı bir sürece girildi. Son tahlilde şimdiki başkanımızın ikna edilmesi ve sevgili başkanımız Ömer Korkmaz'ın elini değil gövdesini taşın altına koyması ile gelişen süreç. Sonrası mı, başta Cenab-ı Hakk'ın yardımıyla son maçlarda doğan sonuçlarla ligde tutunmayı başardık.
Hatırlayalım, futboldaki 90 dakika mücadelenin içerisinde başkent ekibi Ankaragücü iki sefer öne geçtiği ve Konyaspor'umuzun bir alt lige düşeceği anlaşılıyordu. Ancak başta da söylediğimiz gibi Trabzonspor'un geri dönüşü ile maç, ev sahibinin 4-2 galibiyeti ile Ankaragücü ve teknik direktörü Emre Belözoğlu da küme düşmüş oldu. Ne gariptir ki bu sonuçtan sonra ülkenin başkentinin Süper Lig'de takımı kalmadı.
Sporla iştigal edenler çok iyi bilirler. Geçmişte de birçok kez yaşanmıştır. Sezon başında transfer çalışmalarında ince elenip sık dokunursa incelenen, irdelenen futbolcuların takıma kazandırılmalarıyla işin rengi değişir. Bunun için de derler ki büyüklerimiz, kesenin ağzının biraz açılması icap eder.
Son dönemlerde şu açıkça görüldü ki, futbolu oyuncular oynar ancak teknik direktörler oldukça önemlidir. Yüzlerce müzisyenden oluşan bir orkestrada bir de şef olur. Şefin heyecanı, coşkusu, ritmi müzisyenlere dolayısıyla da seyirciye yansır. Bir başka futbol tabiri ile son şampiyon Galatasaray'ın teknik direktörü Okan Buruk'un takıma katkısı olmuş mudur, bu katkı takımın şampiyon olmasını sağlamış mıdır? Bir başka örnek de yıldız oyunculardan kurulu olan Fenerbahçe'nin şampiyon olamamasında teknik direktör İsmail Kartal'ın dahli olmuş mudur?
Ne garip tecellidir ki bazı takımların beğenmeyip aracılardan yardım isteyerek gönderdikleri bir teknik direktör, diğer bir Süper Lig takımı tarafından -tabirimi mazur görün- havada kapılıyor. Bazı teknik direktörler 100 metre koşucusu gibidir kısa vadede takımı motive eder ve başarılı olurlar. Sergen gibi, Rıdvan gibi. Bazı teknik direktörlerimiz ise uzun soluklu takım sırtlar ve dar imkanlarla başarılı olur. Söylemeye, arz etmeye çalıştığımız şudur. Süper Lig uzun soluklu bir ligdir. 100 metre koşucusuna değil maraton atletine gerek vardır. Şunu kabul etmekte fayda var. Konyaspor'umuzdan daha göze hoş gelen futbol oynayan takımlar küme düştü. Buradan şuna gelmek istiyoruz. Bu sene çekirgenin atlama yılı değil. Kadro olarak, teknik direktör olarak bizden daha kapasiteli takımların durumu ortada. Takımın kaderini son maça bırakamayız. Bıraktığımızda da Trabzon gibi bir kurtarıcı takımı bulamayabiliriz.
Konyaspor başkanı ve yönetimi bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda Fatih Başkan dönemindeki muhtemel borç yükü 350 milyon civarındayken biraz da döviz hareketliliğinden dolayı bu borç yükü 1 milyarı aşmış durumda.
Başkan Ömer Korkmaz ayaklarını yorgana göre uzatacaklarını, ekonomik gerekçelerden dolayı gerçekçi olacaklarını vurguladı. Teknik direktör olarak şu anda takımı çalıştıran Ali Çamdalı ile devam edeceklerini vurguladı. Bu işin üstatlarının Sayın Çamdalı'nın sprinter mi maraton koşucu mu olduğunu daha iyi değerlendirdikleri kaçınılmazdır. Ömer Başkan'ı başkan olması için ikna eden kardeşlerimiz yükümlülüklerini yerine getirmeliler.
Başlangıçta kesenin ağzını açarak transfer çalışmasını yapanlar, şayet ihtiyaç duyarlarsa ara transferde de bir iki takviye ile işi rahat götürürler. Değilse bize saç baş yoldururlar. Seyircinin suçu ne kardeşim? Tamam, ligin en iyi kadroya sahip, en iyi takımı olmayalım. Bu iş imkan meselesi. Ancak ligin en kötü kadroya sahip, futbolundan zevk alınmayan bir takım da olmayalım.
Teknik kadroyu ve takım sporcularını iyi kurmak lazım. Değilse topun ağzına yanaşırsınız. Konya, büyük bir şehirdir ve Süper Lig'i hak eder. Zira bir başkent daima başkenttir. Tek isteğimiz var saygıdeğer büyüklerimiz.
“Karnımızı kaşıya kaşıya maç seyretmek.” Hakkımız değil mi?