Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğuyla Mevlana'nın 751. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri'nde sema icra eden terzi Ömer Kılıç, Şebiarus'un manevi heyecanını yaşıyor
Konya'da gündüz atölyesinde mevlevi kıyafetleri diken terzi Ömer Kılıç, Mevlana'nın 751. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri'nde de sema icra ediyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu bünyesinde sema meşk eden 40 yaşındaki Kılıç, bu yıl "Muhabbet Vakti" temasıyla düzenlenen törenlerin heyecanını yaşıyor.
Terziliğe 13 yaşında gördüğü rüyanın etkisiyle başlayan Kılıç, semazen olan ustası sayesinde Mevlevilikle tanıştı.
Mevlevi dervişlerinin sema ederken giydiği, kefeni simgeleyen beyaz tennuresini almaya gittiği dikimhanenin ortamını beğenmeyen Kılıç, bu elbisenin daha manevi ortamda dikilmesini düşündüğü için tennure hazırlamayı öğrendi.
İlk kendi tennuresini diken Kılıç, zamanla ustalaşıp Türkiye ve dünyadaki Mevlevihanelerin de tennure takımlarını dikiyor.
Kılıç, kalan zamanında dizi ve filmlere derviş elbiseleri üretiyor.
Atölyesindeki mesaisinden sonra da Şebiarus etkinliklerine hazırlanan Kılıç, akşam da "Mevlevi Ayini Şerifi"nde mensubu oluğu semazen topluluğuyla sema icra ediyor.
- "Tennure dikilen ortam da her anlamda temiz olmalı"
Kılıç, AA muhabirine, Mevlevi elbiselerinin dikildiği terzihanenin, sema meydanının mutfağı olduğunu söyledi.
Kainatın oluşumunu ve insanın alemde dirilişini anlatan semanın asırlardır icra edildiğine değinen Kılıç, semazenin giydiği beyaz tennurenin kefeni, üzerine giyilen siyah hırkanın kabri, başlarındaki sikkenin de mezar taşını simgelediğini aktardı.
Tennure dikerken de bazı ritüellere uyduğuna dikkati çeken Kılıç, şöyle devam etti:
"Dikişe başlamadan önce abdest alıyorum. Semazen meydanda, her dönüşünde 'Allah, Allah' diye İsm-i Celal çeker. Dolayısıyla onun büründüğü, tennure dediğimiz semazen elbisesi de önce abdest alınıp besmeleden sonra kalpten 'Allah, Allah' diye İsm-i Celal çekilerek dikilir. Sema edilen meydana ayakkabıyla basılmaz. Tennure dikilen ortam da her anlamda temiz olmalı. Ayakkabıyla basılmamalıdır."
- "Farklı kıyafet dikerken o hazzı almıyorum"
Tennure dikmenin, emeğinden ve kazancından ziyade manevi yolculuğu olduğunu vurgulayan Kılıç, "Semazen olduğum için o elbisenin ne için kullanıldığını, anlamını, değerini biliyorum. Kullanıldığı sema meydanını tanıyorum. Dolayısıyla sema etmiş gibi tam o hazzı alamayız ama içimde manevi huzur hissediyorum. Hazreti Mevlana'ya soruyorlar 'Aşk nedir?' diye, 'Ben ol da anla.' diyor. Bazı şeyleri anlatmak hakikaten çok zor. Farklı kıyafet dikerken o hazzı almıyorum." diye konuştu.
Terzihanedeki mesaisinden sonra akşam semaya hazırlanırken tüm fiziksel yorgunluklarından arındığını anlatan Kılıç, dünyayla ilgili tüm düşüncülerden sıyrılarak çıktığı sema meydanında manevi huzura eriştiğini, yaşadığı dinginliğin günlük hayatına olumlu yansıdığını ifade etti.