DİĞER KATEGORİLER

KİTAP TANITIMI: “TÜRK DEMOKRASİSİNİN SIFIR NOKTASI”

KİTAP TANITIMI: “TÜRK DEMOKRASİSİNİN SIFIR NOKTASI”- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6
  Dr. Efe Sıvış tarafından hazırlanan “Türk Demokrasisinin Sıfır Noktası, Amerikan Dışişleri Belgeleri Işığında Türkiye’de Çok Partili Demokratik Hayata Geçiş” adlı doktora tezi Ötüken (İstanbul) yayınları tarafından 2019 yılında basılmıştır. Bu çalışma Türkiye’nin çok partili hayata geçişinde bir dönemi (1945-1946 yıllarını) Türkiye ile ABD’nin stratejik ortaklık ve müttefiklik ilişkilerinin başlangıç noktasını esas almaktadır. Yazar önsözde, Amerikan Dışişleri Bakanlığı belgelerinden ilgili döneme ait belgeler National Archives Records Administration kaynaklarından derlediğini belirtmektedir. Kitap 407 sayfadır ve siyasi tarih konusunda meraklılarına tavsiye edilir. Kitapta vurgulanan noktaları şöyle sıralamak mümkündür: İç siyasi gelişmelerde: Burada ABD elçiliğinin raporunda, halkın CHP iktidarıyla ilgili Doğu ve Kürtlerle; din ve vicdan hürriyeti, ezanın Türkçe okunması, din eğitiminin yasaklanması, camilerin atıl halde tutulması gibi pek çok sosyal ve kültürel problem yer almamış mı? Yoksa yazar bunlara temas etmemiş midir? Konusu çalışmada açık değildir. Yine çoğulcu siyasal görüşler konusunda da bilgiler yer almamaktadır. “Amerikalılara göre (1946) seçim manipülasyonu, seçimin genel sonuçlarını değiştirecek nitelikte değildi. Fakat İstanbul, Ankara, İzmir gibi kritik noktalarda önemli sonuçlara yol açmıştı. Buna rağmen Amerikalılara göre Türkiye, çok partili hayata İnönü’nün kişisel inisiyatifiyle geçti. Hatta İnönü bu kararı, CHP’nin içindeki otoriteleşme yanlısı grubun direncine rağmen aldı… İnönü’nün rejiminin otoriter nitelikte olması Amerikalıları rahatsız etmiyordu. Dolayısıyla Amerikalıların Türklere rejimlerini demokratikleştirmelerini tavsiye ettiklerine yönelik bir kayıt da bulunmamaktadır.” (s.382) Türkiye’de çoğulculuk aslında medeniyet değerlerinde mevcuttur. Zira Türkler yönetimlerindeki hiçbir din ve ırkı baskı altına almamış, onlara pek çok haklar tanımışlardır. Bu gerçeği Balkanlar başta olmak üzere görmekteyiz. Balkanlar, Ortadoğu gibi çok kültürlü, çok dinli, farklı ırkların inançların olduğu bir coğrafyayı yüzyıllarca idare etmek bunun delilidir. Bunun için, belki 1946 geciken bir dönüşümdü. Böyle bir dönemi aydınlattığı için yazarı tebrik ediyorum. Günümüz siyasetçileri de bu tür çalışmaları okurlar, diye temennide bulunuyorum.