KİM HAKLI?- Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi
Kıymetli dostlar, Türkiye gündemine meteor gibi düşen malum olayla hepimizin kanı dondu.
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G. babasının kendisini 6 yaşındayken imam nikahıyla ‘evlendirdiğini’, çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını anlatarak şikâyetçi oldu.
6 yaşındayken 29 yaşındaki bir müritle imam nikahı kıyılan H.K.G. ifadesinde cinsel istismarın kendisine bir oyun gibi gösterildiğini anlatıyor. Dahasını yazmaya ne kalemim ne yüreğim el veriyor.
Akabinde Yusuf Ziya Gümüşel’in diğer çocukları kamera karşısına geçiyor. Bunun bir iftira olduğunu gelinlikli fotoğrafın hafızlık töreninde çekildiğini söylüyorlar.
Bu ülkede mantıkla, sağduyuyla, ortak akılla çözülebilecek hiçbir mesele yok.
İstisnasız her konu savunma ya da karşı tarafa ateş etmek için bir araç.
Mağdur kim, suçlu kim, çoğunluğun umurunda değil. Herkes kendi işine gelen beyanı kabul ediyor.
Şimdi toplum şu an ikiye ayrılmış durumda. 6 yaşında bir çocuğa yapılanlar. Bunun bir iftira olduğunu savunanlar.
Olay yargıya intikal etmiş durumda. Devletimizin bütün kurumlarının bu konudaki adaletine ve hassasiyetine güveniyoruz. Artı bu konu sonuçlandığında kamuoyunun vicdanının rahatlatılması için gerekli açıklamaları heyecanla bekliyoruz.
Nikah konusu çok hassas bir konu. Bunu İslam’la bağdaştırıp “nikahta yaş sınırı yoktur” diyen bağnazları gördüm. Bu cümleleri kürsüden rahatça söyleyen hoca efendiler! 6 yaşındaki kız çocuğunuzu önce siz evlendirin de görelim.
Gençlerin niye ateist, deist olduğuna pek de şaşırmıyorum artık. İslam’ın global bir din olduğunu ve tüm asırlara hitap ettiğini Biz anlayamadık. Anlayamadığımız şeyi yaşayamadık. Dolayısıyla yaşayamadığımız şeyi de anlatamadık.
Gelelim bu konunun psikolojik boyutuna. Değil 6 yaş, 16 yaşında bir çocuğun biyolojik ve psikolojik sağlığı açısından evli olması doğru değildir. Evlilik, genç bir yetişkinin kendi iradesiyle “ben bu kişiyle yol yürümek istiyorum” dediğinde oluşabilecek bir kurum. Anne-baba tavsiyesi muhakkak olur, lakin anne- baba “kararı” ile atılacak bir imza olmamalı.
Bununla birlikte evliliğe karşı çıkıp daha ortaokul/lise çağındaki gençlerin cinsellikte özgür olmasını savunan kafayı da anlamıyorum. Bu yaşlarda evlilik nasıl ki “istismar” ise aktif cinsel hayat da öylesi bir istismar ve şiddettir.
Gelelim kişiler/kurumlar meselesine. Şu kafadan çıkmamız lazım. Diyelim ki kendini Müslüman diye tanımlayan biri bir terör faaliyetinde bulunuyor. Bunun adı “islami terör” değildir, sadece terördür. Çünkü birinin yanlışı islamı bağlamaz. O kişiyi bağlar. Bunun gibi olaylarda da kişilerin hatası o kurumun tüm müntesiplerinin yönelimi bu olmadıkça o kurumu bağlamaz. İslamı hiç bağlamaz. Böyle olaylar üzerinden dindarlara sataşmaya, etiketlemeye çalışmak ancak zavallı insanların işidir.
Bununla birlikte her zaman söylediğim ve daha önce Elmalı davasında hep birlikte gördüğümüz gibi olaylar bazen bize yansıtıldığı gibi olmayabilir. Sakince yargı sürecinin sonucunu beklemek, kişileri henüz kanıtlanmamış suçlarla etiketlememek, insanların onurunu incitmemek en insani görevimizdir. Biz ne yapabiliriz sorusunun ilk ve insanlık açısından en önemli adımı budur. Çocuklarımız için yapabileceğimiz şeyse insan olmayı, ahlakı, islamı “doğru” anlamak ve doğru yaşamak. O zaman dünya bambaşka olacak zaten...
Son olarak; tarikatlar, cemaatler toplumun sorumluluklarını üstüne alınan vakıflar, dernekler “Ticari kaygı” yerine gerçekten işlerini hakkıyla yapmış olsalardı bu tür olaylarla karşılaşmazdık.