KENTSEL DÖNÜŞÜM…- Kerim ÇINAR- Yeni Meram Gazetesi
Kentsel dönüşüm; kentsel sorunların çözümünü amaçladığı için fiziksel, sosyal, ekonomik ve yasal boyutları olan bir kavramdır. Kentsel dönüşüm, kentsel sorunlara çözüm üretmek amacıyla, değişime uğrayan bir bölgenin ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel koşullarına kalıcı bir çözüm sağlamaya çalışan kapsamlı bir vizyon ve eylem olarak ifade edilmektedir.
Kentsel dönüşüm, yerin kimliğini oluşturan bileşenlerin yeniden kazanımı ve devamlılığının sağlanması amacıyla önemlidir. Ancak uygulanacak tasarım yönteminin belirlenmesi oldukça dikkat edilmesi gereken önemli bir süreçtir.
Kentsel dönüşüm projesi uygularken, konunun teknik yönünün yanı sıra sosyo-kültürel yönünü de dikkate alınması gerekir. Kullanıcıların kentsel dönüşüme katılım ve desteğini sağlamaya yönelik projeler geliştirmek ve uygulamaya koymak önemlidir.
"Kentsel Dönüşüm" kavramı ilk olarak Avrupa’da II. Dünya Savaşı (1935-1945) sonrasında kullanılmaya başlanmıştır. Savaş boyunca 40-50 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Savaş sırasında hasar gören birçok ülke, kentleri yeniden inşa etme çabasına girmiştir.
Ülkemizde Cumhuriyet döneminde başlayan kentleşme hareketleri, 1950’lerde kırdan kente göçe bağlı olarak hızlanmış, kentler bu duruma hazır olmadığından sağlıksız kentleşmenin doğmasına neden olmuştur. 1980’lerde kent merkezleri ve gecekondu bölgelerinde dönüşüm kavramı gündeme gelmiştir. 1984 yılında, 2981 sayılı “İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun”, gecekonduların dönüşüm sürecinde önemli rol oynamıştır. Söz konusu kanun ile gecekondu alanları için ıslah imar planları yapma imkânı olsa da sonuçta gerçekleştirilen kentsel dönüşümler, fiziksel dönüşümün ötesine geçememiştir.
Son yıllarda dünyanın birçok ülkesinde olduğu kadar, Türkiye’deki planlama/mimarlık ortamında da kentsel dönüşüm kavramı üzerinde çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Kentsel alanların çöküntü alanı haline gelmesindeki en önemli nedenlerden birisi, toplumsal çökme ya da bozulmadır. Kentsel dönüşüm projeleri, temelde toplumsal bozulmanın nedenlerini araştırmalı ve sosyo-kültürel bozulmayı önleyecek yeni öneriler geliştirilmelidir.
Dönüşüm alanlarında sosyo-kültürel açıdan alınacak kararlar ve bu doğrultuda oluşturulacak politikalar, bireysel-toplumsal özellikler ile sıkı bir ilişkisi vardır. Halkın yaşadığı yer, eğitim durumu, bölgeden memnuniyeti, ekonomik durumu, kültürel özellikleri, gelenekleri ve görenekleri, bilinçlilik düzeyi, kullanıcı bireyin çeşitliliği vb. bibi sebepler; kentsel dönüşüm alanında alınacak kararları etkiler, yönlendirir ve biçimlendirir.
Kentsel dönüşüm denildiğinde her ne kadar fiziksel bir mekânın gözle görülür değişimini ortaya koysa da aslında bu tür uygulamaların uzun vadede toplumsal sorunları ortaya çıkardığı görülür. Örneğin, bir bölgedeki kentsel yapılaşmadaki kalite bireyin yaşam biçimi ve sosyal ilişkileri ile ilgilidir. Sağlık, eğitim, suç, konut ve kamu hizmetlerine erişimle ilgili koşullar kentin huzur ve düzenliliği ile ilgilidir.
F. Kafka bir konuşmasında; "Herkes 'sürüye' katıldığından ötürü güven içerisinde, ...sınırları 'iyice' çizilmiş bir yaşam." Olur. Şeklinde ifade ettiği gibi; Kentsel dönüşüm konutları başkalarının inşa ettiği bir konut olduğu için, sizin kendinize ait değerlerinizi bu mekân içinde yaşanılır kılmanız pek mümkün olmuyor. Oysa insanlar için doğal yaşam insanca yaşamaktır. Ama bunu anlamıyorlar ve anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güçleşti. O nedenle hiç olmazsa duygusal düzeyde de olsa insanın bundan kurtulma isteği hep olmuştur.
F. Kafka’nın dönüşüm adlı öyküsünde; ''Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor. Şimdi hayvanlarla ilgili bunca şey yazılmasının nedeni de bu. Özgür ve doğal bir yaşama duyulan özlemin ifadesi. Oysa insanlar için doğal yaşam, insanca yaşamdır. Ama bunu anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güç, o nedenle hiç olmazsa kurgusal düzeyde bundan kurtulma isteği var... Hayvana geri dönülüyor. Böylesi, insanca yaşamaktan çok daha kolay. Herkes sürüye katıldığından ötürü güven içerisinde, kentlerin yollarında geçip işe, yemeklerin başına ve eğlenceye gidiyor. Tıpkı büroda olduğu gibi, sınırları iyice çizilmiş bir yaşam. Böylesi bir yaşamda mucizeler değil, yalnızca kullanma talimatları, dolduracak başvuru formları ve kurallar var. Özgürlükten ve sorumluluktan korkuluyor. O nedenle insanlar, kendi yaptıkları parmaklıkların ardında boğulmayı yeğliyor.” şeklinde ifade ediyor. Öykü aynı zamanda toplumun dayattığı işleve, çoktan yitirmiş kalıplara bilinçli olarak başkaldıran bireyi düşüncesiyle önemli olduğunu vurguluyor…
Birey olmak…! İnsan olmanın anlamı içinde yaşamak değerlidir...
Kentlerde sadece yaşam alanlarının iyileştirilmesi, sürdürülebilir kentsel dönüşüm açısından yeterli değildir. Kentsel dönüşüm projelerinden başarılı sonuçlar alınabilmesi için tasarlanan projelerle birlikte uygulanacak sosyo-kültürel programlara ihtiyaç vardır. İnsanı yok sayan, kötü ve çarpık kentleşmenin sonuçları toplumun ve bireyin sosyo-kültürel yapısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Kentsel dönüşüm alanının ve dolayısıyla kentin toplam sosyal-kültürel kalitesini yükseltmek için, yerel topluma ait bireylerin yeteneklerini geliştirecek, bireyin ve toplumun ruhunu geliştirecek olan sosyo- kültürel programlara uygun kentsel dönüşüm ve mekânsal tasarımların yapılması gerekmektedir. Kısacası bu konuda hem yerel yönetimlere hem de ülke genelindeki kanun yapıcı aktörlere ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir.
“Kültür ve bilginin birbirlerinden yalıtılması mümkün değildir. Kendi bağlamınızın içine aldığınız zaman, onun anlam dünyasına müdahalede bulunmuş olursunuz; onu kendi anlam dünyanız için yeniden inşa eder, dönüştürürsünüz.” A. Arslan
Selamlarımla…