DİĞER KATEGORİLER

KAİNATTAKİ SİSTEM: NEYİN MİKTARINI ÇOĞALTIRSAN DEĞERİNİ AZALTIRSIN..

KAİNATTAKİ SİSTEM: NEYİN MİKTARINI ÇOĞALTIRSAN DEĞERİNİ AZALTIRSIN.. Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

Muharrem ayı, sadece Hicri takvimin başlangıcı değil, aynı zamanda İslam tarihinde de dönüm noktası sayılan önemli olaylara ev sahipliği yapan, bereket ve rahmet dolu bir aydır. Bu ayda, matem ve sevinç iç içe geçmiş, farklı duygular yoğun bir şekilde yaşanmaktadır.
Muharrem ayında gerçekleşen hicretin mitolojisine bir bakalım..
Hicret, sözlükte "terk etmek, ayrılmak, ilgisini kesmek" anlamına gelirken, genelde; “bir yerden bir yere göç edilmesi” anlamında kullanılmaktadır.
Peki, hakikati neydi bu hicretin? Bir medeniyet inşa etme(!) arayışının sonucuydu aslında. Sevgili peygamberimizin Mekke’de öğrettiklerini bir şehir hayatında; teoriden pratiğe geçerek, toplumun değişim dönüşümü de diyebiliriz..
Peygamberimizin hicreti, sadece bir maişet, bir göç ve bir sığınma meselesi değildi tabii ki.
Bizlerin yaptığı en büyük devrim ise, koltuktan kalkıp prize kadar telefonu şarja takmak için yürümek.. Nasıl uyuşturulduğumuzun bir farkına varabilsek. Üzerimizdeki ölü toprağından bir kurtulabilsek..
Kıymetli dostlar, dağılan zihinlerimiz, enkaz olan duygularımızdan bilince ve şuura hicret etme vaktimiz gelmedi mi?
Düştüğümüz veya düşürüldüğümüz bir sürgün hayatı yaşıyoruz. İnsanın insanlığından “göç” ettiği bir dünyada yaşıyoruz velhasıl..
Anlaşılan hicret dışımızdan içimize, karanlıktan aydınlığa giden yol, yolculuk. Peki, biraz da günümüze dönelim ne var ne yok.
Malumunuz günümüzde artık ensar -muhacir sözcüklerini söylemeye çekinir olduk. Çünkü devletimizin yanlış politikalarıyla halkımızın duyguları istismar edildi. Âdeta demagoji yapılıyor.
Hz. Mevlana’ ya hem ait olduğu hem ait olmadığı söylenen bir söz var malumunuz: “Ne olursan ol yine gel.”
Biz bu sözü öyle kanıksamışız ki, maşallah herkese kapımız açık. Yol geçen hanına dönen ülkemizin geleceği Allah'a emanet..
Asıl soru, batıda neden mülteci sorunu yok? Cevabını sizlere bırakıyorum..
Türk milleti mülteci düşmanı falan değil altını çizerek ifade edeyim. Neden istemediklerinin sebebi ise; Toplumun demografik yapısından tutun da, sosyolojik, psikolojik ve ekonomik yapısının tehdit altında olduğunu düşünüyorlar. Değilse Türk milletinin genlerinde var misafirperverlik, kadirşinaslık..
Önce can, sonra canan. Bir ülke önce kendi milletinin faydasını gözetmeli. Dengenin ucu fazlaca kaçtı. Buradaki söylemlerimi ‘nefsi’ olarak algılamak henüz olayın farkına varamamak demektir. Şuraya olayı özetleyen cümle bırakıyorum:
Kainatta bir sistem var, neyin miktarını çoğaltırsan değerini düşürürsün..
Şimdi konumuza tekrar geri dönecek olursak, aşure günü birlik beraberliği temsil ederken bir yandan da Kerbela hadisesinden dolayı iki duyguyu bir arada yaşadığımız bir gün.. Bu ayın güzelliklerini, mesajını en güzel şekilde idrak edip, zikir fikir şükürle geçirmeyi Rabb’im nasip eylesin..