İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞI! MASKELERİ DÜŞÜRDÜ- Lütfi AYHAN- Yeni Meram Gazetesi
İsrail Devleti yine iş başında. O’nun işinin adı zulüm. Hem tarih kitaplarında hem din kitaplarında İsrail’den (Yahudilikten, Musevilikten) söz edildi mi bu sözün ya önünde ya sonunda, ya sağında ya solunda çatışma, savaş ve sürgün kelimeleri bulunur. Bunlardan bir kısmında İsrail oğulları masum mazlum ve sürgün rolündedir bir kısmında ise tam tersi ihanet isyan ve zalim konumundadır.
En basit örnek Kur’an’da anlatılan Hz. Musa Kıssaları. Kur’an’da en fazla ismi geçen peygamber Hz Musa’dır. Kur’an İsrail oğullarından (Yahudilerden) çok fazla bahseder. (Bakara süresinde, A’raf süresinde ….) Mesela Bakara süresi: “….(49﴿Hatırlayın ki sizi Firavun ’un adamlarından kurtardık. Onlar size işkencenin en kötüsünü revâ görüyorlar, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kızlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bu size reva görülenlerde rabbinizden büyük bir imtihan vardı.﴾50﴿ Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık; Firavun‘un adamlarını da gözünüzün önünde denizde boğduk”…..﴾59﴿ Fakat zalimler kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik….”
Yukarıda da özetle belirtildiği üzere, Hz. Mûsâ Mısır’a giderek burada Firavunlar yönetiminde yüzyıllar boyu esir ve parya muamelesi gören İsrâiloğulları’nı kurtarmak istemiş; ancak uzun tartışmalara ve mücadelelere rağmen Firavun’u ikna edemeyince kavmini yanına alarak Mısır’dan kaçmış. İsrâiloğulları, bir mûcize eseri olarak yarılıp kendilerine yol açan Kızıldeniz’den geçerken, onları takip eden Firavun ve onun güçleri, denizin tekrar eski halini almasıyla boğulup gitmişlerdir. Bu suretle İsrâiloğulları’nı Sînâ’ya geçiren Hz. Mûsâ, Allah’ın buyruğuna uyarak, şeriat hükümlerini öğrenmek ve Tevrat levhalarını almak üzere Tûr’a gitmiş, kırk gün burada kalmıştır. Bu sırada Mûsâ’ya vekâlet eden Hz. Hârûn’un muhalefetine rağmen İsrâiloğulları Sâmirî denilen bir kuyumcunun imal ettiği altın buzağı heykeline tapmaya başlamışlar. 54. âyette bu buzağıya tapma olayı İsrâiloğulları’nın nefislerine zulmetmesi şeklinde değerlendirilmiştir. Bu ve buna benzer ayetler gösteriyor ki İsrailoğulları kendileri için büyük çalışmalar yapan, ölümü bile göze alan peygamberlerine (Hz Musa’ya) kolayca ihanet etmişlerdir.
1948’DEN BERİ
1948 yılında İngilizlerin (ve BM) öncülüğünde kurulan ve kurulduğu günden bu güne kadar ne kendisi huzur bulan ne etrafına huzur veren Yahudileri (İsrail oğullarını) anlamak için onların tarihini iyi bilmek gerek. Tarihte bir çok sürgüne/zulme (Asur, Babil ve Roma) uğrayan bu millet (ümmet) niçin böyle bir muameleye düçar olmuştur. Bu gün sayıları çok az olmasına rağmen tüm dünya (koca koca devletler dahil) onlardan niçin çekinmekte? Nasıl oldu da Yahudiler dünyanın sanat, iletişim, ekonomik ve sermaye gücünü ellerine geçirdiler ve nasıl oldu da bu güç ile tüm dünyaya adeta hâkim oldular? Bu süallere kifayetli cevaplar vermeden, tüm dünyanın gözü önünde (1948’den beri) yaşanan ve son günlerdeki Hamas-İsrail gerginliği ile doruğa çıkan zulmü anlamak, kavramak mümkün olmaz. Bazı Yahudi grupların da karşı çıktığı "Siyonizm" Düşüncesi/inancı oldukça ne Yahudiler huzur bulacak ne dünya sükûna erecek. Çünkü Yahudi inancına göre (en azından bir kısmına) Tanrı, Yahudileri diğer milletler arasından seçmiş ve onlarla bir sözleşme yapmıştır. Yahudiler "seçilmiş" bir kavimdirler, diğer tüm milletler ise onlara hizmet etmekle yükümlüdürler. Yahudiler, kendilerinin ateşten diğer insanların ise topraktan yaratıldıklarına inandıklarından insanların eşitliğini kabul etmezler. Bu ve buna benzer inançlardır ki dün olan, bu gün devam eden, yarınlarda da sürecek olan savaşları körüklemektedir. Oysa İslam inancına göre tüm insanlar Allah’ın kuludurlar. Tüm insanlar Hz. Âdem ve Havva’dan türemişlerdir. Hz Âdem ise topraktandır. İki inanç arasındaki farktır ki Müslümanların güçlü ve hâkim oldukları dönemlerde tüm dünya huzur ve sükun bulmuştur. Aksi durumlarda ise bu günkü manzaralar sıkça yaşanmıştır.
Son İsrail - Filistin savaşı (buna savaş denilmez aslında. Çünkü güç dengeleri o kadar farklı ki) Batının gerçek yüzünü görme açısından çok önemlidir. Asırlardır tüm dünyayı “adalet, eşitlik, barış, insan hakları, özgürlük, demokrasi...” gibi cafcaflı kelimelerle efsunlayan Avrupa ve Amerika, zalim İsrail’e, zayıf, güçsüz ve bombalar altında ezilen Filistin’e karşı destek olmak üzere silah, para, siyasi ve ekonomik yardımları açıktan yapıyor. Ülkelerinde İsrail aleyhine yürüyüşler yapılmasına, gösterilere izin vermiyor. Böyle yaparak asırlardır gizlediği yüzünü ortaya çıkarmıştır. İşte gerçek Batı budur. Bu savaşın en önemli sonuçlarından biri de, Batının maskesinin düşmesi olacaktır. Barışlı, huzurlu, adaletli günler dileklerimle....