İNSAN FITRATININ BOZULMASI VE ALGININ KİRLENMESİ- Medine EKMEKCİ- Yeni Meram Gazetesi
“Fıtrat” kelimesi, İslam inancında insanın doğuştan sahip olduğu bütün özelliklerini ifade eden bir terim. Fıtrat kelimesi “yarmak, ikiye ayırmak; yaratmak, icat etmek” mânalarına gelen fatr kökünden isim olup “yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş” anlamında kullanılır.
“Algı” ise, çevremizdeki dünyayı anlama, bilgi edinme ve deneyimleri yorumlama sürecidir. Algı, dış dünyadan gelen duyusal bilgilerin beynimizde işlenmesi ve anlamlandırılması ile gerçekleşir. Algılarımız, duyularımız aracılığıyla çevremizden aldığımız bilgilere dayanarak oluşur. Algılarımız, düşüncelerimizi, duygularımızı ve davranışlarımızı etkiler.
İnsan fıtratı ve algılar arasında bir ilişki vardır. Algıyı yönetmek deyimini duymuşsunuzdur. İnsanın fıtratını bilen bu mekanizmanın ruhsal ve zihinsel nasıl çalıştığını bilen algıyı da çok iyi yönetiyor.
O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. O, senin huzurundan ayrılıp gittiği zaman, yer yüzünde fesad çıkarmaya, ekini ve nesli helâk etmeye koşar. (Bakara suresi 205. Ayet)
Ayeti kerimede “ekini ve nesli helak etmeye koşar” buyruluyor.
Aslında her şey mutfakta başlıyor. Boğazımızdan geçen her lokma bizim kişiliğimizi kimliğimizi belirliyor. Kursağımıza düşen her helal lokma kaderimizi etkiliyor. Ekini bozma kısmına gelirsek, İsrail tohumları ile sadece bir kez ekilebilen buğdaylar yetiştiriliyor. Halbuki Ata tohumları genetik yapısı itibariyle sürekli ekilebilen bir yapısı vardır. Yediğimiz içtiğimiz katkı maddesi bulunan doğal olmayan her şey önce bedenimizi bozuyor sonra ruhumuzu ve zihnimizi. Sonra da akledemeyen fikredemeyen düşünemeyen varlıklar ortaya çıkıyor.
Peki, günümüzde fıtratı nasıl bozuyorlar? biraz ondan bahsetmek istiyorum.
“Yeniden yazmaya var mısın?” sloganıyla kadın erkek rollerinin yeniden yazılmasını hedefleyen, 2 yıl boyunca pilot uygulama olarak 10 ilde, 40 okulda yürütülmüş, 57.000 öğrenciye ulaşmış bu proje, British Council ve AB tarafından finanse edilen, Batı kaynaklı, tam bir ekini ve nesli bozma, kadını kadınlıktan, erkeği de erkeklikten çıkararak fıtrata müdahale etme projesidir.
Bu proje bir toplumsal cinnet projesidir. Bu proje anneliği, eşliği ve ev hanımlığını yok etmek üzere tasarlanmış bir projedir.
Evlenmeden (sperm bankaları), doğurmadan (yapay rahim) ve emzirmeden (süt bankaları) mümkün olabilecek bir “anneliğin” imkânları var edilmeye çalışılmaktadır. Hatta bugün yumurta bankalarının da devreye girmesiyle “erkek” ve “kadına” ihtiyaç duyulmadan çocuk üretimi çalışmaları yapılmaktadır.
Bu proje, bir fıtrata müdahale projesidir. Çünkü bu projenin savunucuları biyolojik cinsiyetten farklı olarak LGBTİ gibi sapkınlıkları da toplumun nazarında farklı cinsel yönelimler olarak sıradanlaştırarak, normalleştirerek ve makul hale getirerek topluma sunmaktadırlar.
Farkında mısınız, İslami ve toplumsal değerlerimize resmen Savaş açmışlar. Şayet fıtratımız bozulmadıysa algılarımızı kendimizi yönetebiliyorsak çoluğumuzu çocuğumuzu kendimizi bunlara karşı koruyabiliriz. Değilse işimiz çok zor.
Bu devirde en önemli şeylerden bir tanesi insan kalabilmek. Rabbim kendimizi neslimizi bunların şerrinden muhafaza eylesin.