İnfak ve İnfak Ahlâkı- Hüseyin TOPTAŞ- Yeni Meram Gazetesi
İslam fertler arasında samimiyetin artması, toplumsal barışın sağlanması için yardımlaşmayı ihmal edilmeyecek bir vazife olarak inanan insanlara görev olarak vermiştir. Toplumsal barış ve huzur olmadıktan sonra ferdi refah ve huzur sürekli olamaz. Ben kendimden sorumluyum kazanırım, harcarım, ibadetimi de yaparım benim sorumluluğum bu kadardır haricimde olanlar beni ilgilendirmez düşüncesi İslâmi bir anlayış olamaz. Kişinin ibadetlerini hür bir şekilde yapabilmesi, kazandığını huzur içinde harcayabilmesi için mensubu bulunduğu cemiyetin refah düzeyinin yüksek, fertlerinin mutlu olması gerekmektedir. Bunun için, İslam, Mü’minlerin tek kendi haneleri ile değil yakın akrabalardan ve komşulardan başlayarak çevreleriyle ilgilenmelerini istemiştir. Rabbimiz buyuruyor; “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.” (İsra 26) “Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin.” (Nisa 36) “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl 90)
Peygamber Efendimiz de “Komşusu açken tok yatan bizden değildir “ buyurmuştur.
Kur’an-ı kerim de infakın ahlaki boyutları
Kur’an-ı Kerimde yardımlaşmanın gerekliliği, faziletleri ve yardımlaşmanın ahlaki boyutları geniş olarak Rabbimiz tarafından bizlere bildirilmiştir. Rabbimiz buyuruyor: “Ey iman edenler! Hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkar edenler ise zalimlerin ta kendileridir.” (Bakara 254) “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab'leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).
Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Bakara 261- 264) “Mallarını Allah rızâsını dileyerek ve içlerinden gelerek harcayanların misali ise tatlı bir yamaçta bulunan, üzerine bolca yağmur yağan, bu sebeple ürününü iki misli veren bir bahçedir; şayet sağanak yağmazsa incecik yağar. Allah yapıp ettiklerinizi görmektedir.
Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardıklarımızın iyilerinden verin. Kendinizin ancak içiniz çekmeye çekmeye alabileceğiniz âdi şeyleri hayır diye vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir, bütün iyilik ve güzellikler O’na mahsustur.
Şeytan içinize yoksulluk korkusu düşürür ve çirkin şeyler yapmanızı emreder. Allah ise kendinden bir bağışlama ve lutuf sözü vermektedir. Allah her şeyi kuşatmakta ve her şeyi bilmektedir.” ( Bakara 265- 268)
“Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah'ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir. (Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir “ (Bakara 271- 274)
Resûlullah(SAV) de şöyle buyurmuştur: “Yedi insan vardır ki Allah onları, kendine mahsus olandan başka hiçbir gölgenin bulunmadığı günde bu gölgesinde barındırır: Âdil yönetici, Allah’a kulluk ederek yetişen genç, gönlü mescidlere takılmış bulunan kimse, Allah için birbirini seven ve bu sevgi içinde birleşip ayrılan iki kişi, kendisini birlikte olmaya çağıran soylu soplu ve güzel bir kadına, ‘Ben Allah’tan korkarım!’ cevabını verebilen kimse; bir sadaka verip de onu, sol elinin verdiğini sağ eli bilmeyecek şekilde gizleyen kişi ve tek başına iken Allah’ı anıp gözleri yaşaran kimse” (Buhârî, Müslim).
Ramazan ayında yapılan yardımların yedi yüz katına kadar çıkacağı müjdesi bu ayda yardımlaşma faaliyetlerini zirveye taşımaktadır. Sevap hanemizi artırmak düşüncesi ile yaptığımız faaliyetleri bu ay ile sınırlandırmak, çevremizdeki ihtiyaç sahiplerini diğer aylarda görmezden gelerek ihmal etmek İslam’ın özü ile bağdaşmaz. Yardımlaşma faaliyetlerini bir ay ile sınırlandırmadan sürekli hale getirmek, çevremizin maddi manevi sorunları ile ilgilenerek onlarla hemhal olmak gerekmektedir.