İktidar- Fatih ARSLANPINAR- Yeni Meram Gazetesi
İktidar, kelime anlamı ile; “Yönetme gücünü elinde bulunduran kişi ya da kişiler.” Mevcut eksende inceleme yaptığımız zaman iktidar ile özdeşleşen bir devlet kurumu görüyoruz. Bunun sebebini birçok farklı açıklama yada tahmin üzerinden yürütmek mümkün fakat amiyane tabir kullanacak olursak, bu özdeşleşmenin yegane unsuru 20 yıllık iktidar. Çünkü bizler bir yorumcunun da dediği gibi; 20 yıldır arkadaşlarımızın aile fertlerimizin isimlerinden çok duyduğumuz geçen sürenin ardından devlet ve iktidar kelimeleri ile özdeşleşmiş “Recep Tayyip Erdoğan” ismi… Bu isim bizler için hem devleti hem iktidarı temsil ediyor. Aslına bakılırsa birbirinden tamamıyla farklı dinamiklere sahip olan iki farklı kurum tek bir fertte değerlendirilir olmuş durumda. Hal böyle olunca da devlet mekanizmasının içerisine bir nebzede olsa partizanlık girmiş oluyor. Belki de cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en büyük sorunu da bu olsa gerek. Mevcut durumda Sayın Erdoğan bu ikilemi iyi yönetiyor dahi olsa gelecek ile ilgili kuşkular halen daha mevcut ve ciddi revize edilmesi gereken bir sistem.
Aslına bakılırsa en büyük sorunumuz sistem devleti olamamanın çaresizliği… Malumunuz seçim günü geldi çattı. İnsanlar ne düşündüklerinden hangi politik fikre sahip olduklarından çok, seçimi herhangi bir muhalefet partisinin kazanması durumunda hayat standartlarından ve yaşam kültüründen ödün vereceğini düşünüyor. Başörtüsü sorunu bu işin kültürel hastalığı. Diğer taraftan savunma sanayinde çalışan personellerin; “iktidar değişirse bizim projeleri durdururlar” korkusu, vatandaşın direkt olarak geçimini etkileyen bir diğer faktör. Bir diğeri ise her ne kadar Muhalefet “dokunmayacağız” dese de İstanbul belediyesinden aşina olduğumuz devlet bürokrasisi ve belediyelerde çalışan işçilerin işten çıkması olayı… İşte kıymetli okurlar tüm bunlar toplanıyor, Sistem devleti olamamanın sonucuna bağlanıyor.
Sistem devleti nedir peki? Sistem devleti demek; açığına kapalısına eşit davranmak, muhalif yada yanlı düşünmesine aldırış etmemek, işini yapıyor mu? Yoksa yapmıyor mu? Sorularını sorabilmek… Ecdadın dediği gibi; "Dinin nedir? Namaz kılıyor musun? Oruç tutuyor musun?" gibi Allah'ın soracağı soruları sormayın! İnsanlara; "Aç mısınız? Bir şeye ihtiyacınız var mıdır? Bir sorunun var mı?" gibi kulun kula soracağı sorular sorun. Bu soruyu sorduğumuz zaman sistem devletine sahip olacağız. İşte o zaman kendi ideolojimiz kendi fikrimizin uyduğu siyasi örgütlere oy vereceğiz.
*
Muhalefet bir bakın kıymetli okurlar, çıkarttıkları adaylara bir bakın… Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında Kılıçdaroğlu olduğunu bir düşünün, Trump’ın karşısında Kılıçdaroğlu’nun selamlaşmasını düşünün, kısacası Sayın Erdoğan’ın diklenmeden dik durduğu yerlerde Sayın Kılıçdaroğlu’nu bir düşünün… Düşünemiyorsunuz değil mi? İşte tüm mesele bu. Sayın Erdoğan’a alternatif olarak Kılıçdaroğlu’nun olduğu bir sistemi düşünmek dahi istemiyoruz…
*
Yurt içinde bir yerden bir yere gittiğinizde nasıl yorulduğunuzu düşünün, dinlenmek zorunda kaldığınızı… Yada uzun süre mesai yaptığınız bir iş gününün ardından iş verenin ertesi gün biraz dinlen dediğini düşünün… 20 yıl sevgili okurlar. Koskoca 20 yılda binlerce açılış binlerce şehir ziyareti, yüzlerce ülke ziyareti yapacaksın sonra bir TV programında rahatsızlandın diye senin arkadan atıp tutacaklar… Önce birazcık saygı…
Kalın Selametle…