İbadette İtidal- Hüseyin TOPTAŞ- Yeni Meram Gazetesi
İslâm dini bütün aşırılıkları, yani olması gerekenin ötesine geçmeyi, bir sapma olarak kabul etmiştir. İslâmî çerçevede “ifrat” ve “tefrit” olarak nitelendirilen aşırı uçlar, bir bakıma Allah’ın koyduğu sınırları zorlayan noktalardır. İfrat, gereğinden fazla (aşırı) olma; tefrit ise yetersizlik ve ihmalkârlık anlamına gelmektedir. Bunların ortası, yani duygu, düşünce, ahlâk ve davranışlarda dengeli olmak ise “itidal” olarak adlandırılır. İtidal, sırât-ı müstakîm yani bütün aşırılık ve gevşekliklerden uzak olan doğru ve dengeli bir yol ve yöntemdir.
Kur’ân-ı Kerîm’de her fırsatta aşırılıktan kaçınmayı ve itidali elden bırakmamayı tavsiye eden Yüce Rabbimiz, İslâm toplumunu, “vasat bir ümmet” olarak nitelemiştir. İtidali elden bırakıp Cenâb-ı Hakk’ın koymuş olduğu sınırları aşanlar ise Allah’ın gazabına uğramışlardır.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Din kolaydır. Bir kişi takatinin üstünde ibadete kalkışırsa din karşısında âciz kalır. Bunun için aşırıya kaçmayınız, dosdoğru yolu tutunuz ve (salih amellerden alacağınız mükâfattan ötürü) sevininiz...” (B39 Buhârî, Îmân, 29)
“Peygamber’e (sav), ‘Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?’ diye soruldu. O da,‘Az da olsa devamlı olanıdır.’ buyurdu ve devamında şöyle dedi: ‘Gücünüz yettiği kadar amel üstlenin.’ (B6465 Buhârî, Rikâk, 18; M1828 Müslim, Müsâfirîn, 216)
Kur’ân-ı Kerîm’in haddi aşan ve aşırıya kaçanları uyardığı âyetlerinin birisinde, “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” (Mâide, 5/87) buyrulur. Bu âyetin iniş sebebi olarak zikredilen olaylardan birisi de şudur: Hz. Peygamber’in eşlerine gelerek onun ibadetleri hakkında bilgi almak isteyen üç kişi, kendilerine anlatılanı azımsayarak, “Biz kim, Peygamber kim! Allah onun geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır.” demişlerdi. Sonra kendi aralarında sözleşerek biri gece boyu sürekli namaz kılmaya, diğeri sürekli oruç tutmaya, üçüncüsü de kadınlardan uzak kalarak evlenmemeye karar vermişlerdi. O arada yanlarına giren ve konuştuklarını duyan Allah Resûlü, “Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Şunu iyi bilin ki, vallahi, aranızda Allah’tan en çok korkanınız ve O’na karşı en çok takva sahibi olanınız benim. Bununla birlikte ben bazen oruç tutar, bazen tutmam. Hem namaz kılarım hem de uyurum. Kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir!” buyurmuştur. ( B5063 Buhârî, Nikâh, 1; M3403 Müslim, Nikâh, 5.)
Kur’ân-ı Kerîm’de, “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.” (Bakara, 2/185.) şeklinde ifade edilen “dinde kolaylık” prensibi aslında, dengeli bir dinî hayatın önemine de işaret etmektedir. İnsanları ancak gücünün yettiği ölçüde sorumlu tutan Cenâb-ı Hak onlardan, zorlanmadan yapabilecekleri şeyler istemiştir. Zorlanmadan yapılabilecek şeyler ise aşırı olmayan şeylerdir.
İşte Hz. Peygamber’i ziyarete gelenlerin, onun ibadeti hakkında anlatılanları azımsamaları, ibadetlerde itidalli olmanın önemini kavrayamadıklarını göstermektedir. Halbuki Allah Resûlü’nün dinî yaşantısı dengeli, yani aşırılıklardan uzaktır. Hz. Peygamber, kendi aralarında, doğal ve dengeli hayatı zorlayan bir karara varan bu kişileri, kendi yaşantısını örnek göstererek uyarmıştır. Böyle eğilimlerin farkında olan Allah Resûlü başka bir hadislerinde şöyle buyurur: “Din kolaydır. Bir kişi takatinin üstünde ibadete kalkışırsa din karşısında âciz kalır. Bunun için aşırıya kaçmayın, dosdoğru yolu tutunuz ve (salih amellerden alacağınız mükâfattan ötürü) sevinin...” (B39 Buhârî, Îmân, 29.)
Allah Resûlü’nün ibadetler konusunda en sevdiği şey, sebat ve devamlılıktır.
Nitekim kendisi de ibadetlerinde itidali elden bırakmamış, bu bağlamda geceyi sabahlara kadar namaz kılarak değerlendirme yoluna gittiği yahut da Ramazan’dan başka bir ayda sürekli oruç tuttuğu görülmemiştir. ( M1744 Müslim, Müsâfirîn,
141.)
Geniş bilgi için Bknz. Hadislerle İslam c. 2 s. 562