DİĞER KATEGORİLER

HUZUR, BEREKET VE ORUÇ AYI RAMAZAN

HUZUR, BEREKET VE ORUÇ AYI RAMAZAN- Adem ESEN- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

Ramazan ayı gelince insanın rutin yaşantısı değişiyor, farklı bir atmosfere giriyor. Sadece birey değil toplum da buna göre değişiyor. Şehirlerimizde ramazanı hissedebiliyoruz. Bazı yerlerde iftar çadırları, sofraları, ramazan etkinlikleri gibi faaliyetler yanında daha dar kapsamda evlerde iftarlar ve sahurlarla farklılık geldi.
Oruç hem ferdin hem de toplumun sağlığını kontrol etmesi demektir. Hem bedenler hem de ruhlar oruçla, ramazanda sakinleşiyor. Üretim bazı alanlarda düşüyor, ama verimlilik artışı biraz düzenlemeler bağlı… Bedeni çalışanlara fazla yüklenmemek lazım. Yirmisine yaklaştığında kavurucu sıcakta orucuyla sıvacı ameleliği yapan, sonra geç saatlere kadar teravih bekleyip sahura kalkan sonra da erkenden inşaata çalışmaya giden birisi olarak… Unutulmayacak günler…
Değişiklik sadece oruç tutanlarla da sınırlı değil… Tüm toplum bundan etkileniyor. Mesela İstanbul’da, Konya’da su tüketimi iftar ve sahur saatlerinde bayağı artıyor, diğer saatlerde ise düşüyor. Oysa ramazan dışındaki günlerde su kullanımı daha farklıdır. Aynı şekilde trafik de belli saatlerde yoğunlaşıyor ve belli saatlerde yollar bomboş oluyor.
Belki salgın hastalık ve depremin etkisiyle bazı faaliyetler azaldı, ama şehirlerimiz ramazanı yaşıyor. Ya birey olarak biz yaşıyor muyuz? Bu da insanın küçük dünyasının konusu… Allah’ın nimeti bir nefes almaktan tutun da, beden, zihin güçleri ve maddi varlıkları insanlara farklı farklı dağıtılmış… Ramazan şükür olmalı, ama yeterli değil; bunlar paylaşılmalı ailesiyle, kardeşleriyle, komşularıyla, hemşerileriyle, milletiyle, ümmetiyle hatta tüm insanlıkla…
Ramazan sosyal politikanın da aslında tam inceleme konusudur. Zira ramazan ayında halkımız genellikle zekatlarını, fıtır sadakalarını verir ve diğer hayır ve hasenatını yapar. Bu da ikincil gelir dağılımını etkileyen önemli birer özel sektör transferidir. Resmi istatistiklerde bunlar genellikle yer almaz, bu sebeple milli gelir hesaplamalarımızda aslında bunun da dikkate alınması gerekir. Bu iktisadi yönü… Sosyal açıdan ise yardımlaşma ve dayanışma, fakirin halini anlamadır. İşte din-ahlak ile iktisadın bir araya geldiği yerlerden birisidir. Çünkü manevi değerler üzerine kurulu olan ahlak ve din ile maddi değerler üzerine kurulu iktisadın burada ortak hedefi insan olmaktadır. Böyle toplumlarda sınıf çatışmaları, düşmanlıklar azalır, üretim için motivasyon sağlanır. Oysa kendisini Karun görenlerin olduğu toplumlarda ne maddi refah ne de huzur kalır. İşte ramazan bunları değerlendirme ve düşünme ayıdır.
Son olarak yaşadığımız, binlerce kardeşimizin öldüğü, yüz milyarı aşan maddi zararın olduğu asrın felaketinin sonucunda aynı nitelikli çadırları paylaşan işçi ile işveren, zengin ile fakir kardeşlerimiz bunları bizlerden daha iyi anlıyorlar. Maddenin ne anlama geldiğini, maddenin değil insanın esas olduğunu… Hem aynı toprakları paylaşma, hem aynı inancı paylaşmanın gereği olarak onların bizim üzerimizdeki hakları, bereket ve rahmet ayında zekat ve sadakaların onlarla paylaşılmasıdır. Bu mali nitelikli dini görevleri AFAD, Kızılay, Diyanet Vakfı gibi resmi-yarı resmi kurumlar yanında güven veren sivil toplum kuruluşlarıyla yapmak mümkündür.
Evlerimiz, iş yerlerimiz, kamu alanlarımız ramazanla bereketleniyor, huzurlu hale geliyor. Ama şeytanların azdığı yerler de oluyor. Salih iman, samimiyet ve gayretle Allah’ın himayesini talep ederiz.
Ramazanlarda teravih namazları ayrı bir zevk verir. Bazı hocalar teravihi hızlı kıldırdıkları için ta uzaklardan gelenler olur, ama geliş gidiş saatleri o kadar fazladır ki, mahalle camisindeki sürenin bayağı üzerine çıkar. Olsun, onun da ayrı bir heyecanı olur bazılarında… Rahmetli babam annemi motosikletin arkasına bindirip her gün Büyükkovanağzı mahallesinden Kapı camiine hatimli teravihe götürürdü, hiç bıkmadan iftardan sonra… Kar ve yağmur demeden.. Birkaç defa da ben arabamla götürdüm, ama farklı camileri gezmeyi sevdiğimden onun kadar istikrarlı olamazdım. Konyalının böyle güzel bir geleneği de var.
Bizim de ilk teravihimiz bu yıl Sultan Selim’e tevafuk etti… Namazdan sonra Hazreti Pir’e, Selçuklu sultanlarına, Üçler Mezarlığındaki kardeşlerimize dualarımızı ettik. Mütevazi dostlarımızla yüzyüze hasbihal ettik.
İnsan olumsuz düşüncelere ve yönelimlere çok açıktır. Eğer değerlerini kaybeder veya kendisini dizginleyemezse pişman olacağı çok şeyi yapmaya meyillidir. Günümüzdeki sosyal medya artık her türlü kültüre ve bunların getirdiği tahribata açık olduğunda bu huzur ve bereket ayı bazılarında “kayıp ay"a dönüşmektedir. Bu sebeple eğer sosyal medya kullanılıyorsa, bunun iyi işlere yönelik olmasına dikkat edilmelidir.
Yurtdışında ramazan aynı zamanda millet olma duygusunun hissedildiği aydır. Yurtdışında yaşanılan zamanlarda insan hangi millete mensup olduğunu, en güzel biçimde ramazan ayında ve bayramlarda hissediyor.
Dikine yapılaşma, metropolleşme ve diğer faktörlerle zayıflayan komşuluk, akrabalık, hemşehrilik bağlarının güçlenmesi için de bu ayda yapılacaklar vardır. İftarda komşuya küçük bir ikram yapmak, iş arkadaşlarına iftariyelik vermek, otobüse binerken güler yüzlü olmak, güzel sözler söylemek… Herhalde bunların maliyeti de çok az olur. Geçmişlerimizi unutmamak, onlara hatimler indirmek hayırla yad etmek de en fazla yapılan güzel işlerdir.
Allah, ramazanımızı bereketli ve huzurlu eylesin.