HEYECANI KAYBETMEMEK- Mehmet HANÇERLİ- Yeni Meram Gazetesi
Meşakkatlerle dolu bir dünyada ömür törpülemekle meşgulüz. Telaşesi bitmiyor, biteceğe de benzemiyor. İnsanoğlu devamlı bir koşuşturmanın pençesinde. Doğrusu işini pek bir bitireni de görmedik şu ana kadar. Âdemoğlu ömrünü bitirip emaneti yaradana teslim ettiğinde hep bir yarım kalıyor. İşini bitirip göçen de şu ana görülmedi.
Eskiden yurdum insanı teknoloji ile bu kadar içli dışlı değildi maalesef. Kışlık yiyeceklerini yazdan temin eder, az ile yetinir, yiyeceğini herkesle paylaşırdı. Hırs, ego, diğer menfi hareketlerden uzak bir şekilde hayatını devam ettirirdi. Strese girmemek adına da hep kendinden yükseklere değil aşağıdaki kardeşlerine bakar, şükreder, hayatını devam ettirirdi.
Yeni dünya düzeninde böyle dingin bir hayat pek istenmiyor ve yaşanmıyor da. İnsanlar kendilerini toplumda yaşanan olayların içinde ya da tam ortasında bir birey olarak görüyor. Onun için devamlı bir aksiyon içerisinde, heyecan içerisinde yaşıyor.
İnsanlar heyecanını kaybetmemeli. Toplumlar da öyle. Ülkeler de aynı şekilde. Örneği İsveç, Norveç, Kanada vb. toplumun ya da ülkenin bir eksiği var mı? Yok. Ancak ülkede heyecan yok. Dünya yansa umurlarında değil ki. Etliye sütlüye karışmıyorlar. Adamların belki de yüz yıllardır yaşamadığı bir stresi yaşattık. NATO’ya girmek ya da girmemek. Bizim için çok küçük ve basit, İsveç ve Norveç için kalbi yoran bir mesele.
Heyecan toplumları ayakta tutar. Ülkelerin dünya arenasında alınan kararlarda etkili olmasında maya görevi yapar. Sorulan ve fikri alınan ülkeler dünya arenasında daha bir etkindir, itibarlıdır. Heyecan aksiyonu tetikliyor haliyle. Aksiyon da toplumları dinamik tutmakta. Heyecanını kaybetmeden, toplum için devamlı bir şey üreten insanlar, dernekler, vakıflar, siyasi partiler ve hatta ülkeler için de böyledir.
İnsanın tercihlerini ön planda tutarak onların ihtiyaçlarına, kaygılarına ortak olan siyasi partiler de başarılı olurlar. Eğer bir siyasi parti futbol tabiri ile topa girmez, etliye sütlüye karışmaz, bir kenarda varlığını sürdürürse müzmin muhalefet olur. On yıllarca kenarda oturur.
Aslında kolay olan muhalefettir. Yeni projelerle uğraşmaz, kaynak aramaz, bir şey yapmanın derdinde olmaz. Kolay olanı yapar, iktidarın bütün yaptıklarını eleştirir. Hemen hemen her konuda da “ver” politikasını uygular. Ülke kaynaklarından bihaberdir. Haberi olsa da muhalefet etme adına belli etmez. Emekliye, işçiye, sanayiciye, çiftçiye, pancara, buğdaya, mısıra hulasa herkese her şeyi ver. Kaynak nerede diye soranlara da iktidarı gösterir, bulsunlar efendim.
İktidar zordur. Onlarca, yüzlerce yatırım yaparsınız bir iki takdir eden dua eden çıkar. Her kesim eksikliklerin üzerine gider. Yapılmayanın nedenini de sorgulamadan. İktidarları ayakta tutan da insan sevgisidir, heyecandır, çocuklardır, gençliktir.
İftiharla bahsettiğimiz ve çokluğu ile övündüğümüz gençliğimiz de maalesef elimizden kayıyor. Zira Türkiye artık genç bir nüfusa sahip değil. Bu konudaki açığımızı ise Suriyeli sığınmacı konumundaki kardeşlerimiz dolduruyor, dolduracak gibi görünüyor.
Siyasi partileri de ayakta tutan halkının, üyelerinin, gençlik ve kadınlar kolunun heyecanıdır. Gerçekleştirilen toplantılarda gözlerden sıçrayıp ortalığa saçılan heyecandır. O heyecan siyasi partileri ayakta tutar, liderlerini motive eder. Bu da uzun yıllar ülkeye hizmet etme motivasyonu verir.
Heyecan olmaz ise İsveç, Norveç’in yaptığının Türkiye versiyonu hatta Konya versiyonuna geçeriz. Kapı Camiinden çarşıya, çarşıdan eve. Emaneti teslim etmek adına bekler durursun. İnsanı gün gün bir atalet yorgunluğu basar. Bizimkilerin yaşıtları da Avrupa’dan eşini alır seksenli yaşına rağmen Yunanistan’a tatil yapmaya gelir. Zira adamların gözünde gözlerinde hayat var, heyecan var, aksiyon var.
Dedik ya siyaseten de heyecanı, hizmet aşkını elden bırakmamak lazım. Toplumun istek ve arzularını onları dinleyerek almak ve ona göre proje üretmek hizmet etmek lazım. Böyle yaparsanız toplum sizi hep baş üstünde tutar.
Dedik ya siyasetin de heyecanı hizmet aşkını elden bırakmamak lazım. Toplumun istek ve arzularını onları dinleyerek almak ve ona göre proje üretmek, hizmet vermek lazım. Yıllarca size inanır, güvenir ve desteğini sonsuza kadar verir.
Siyasiler derler ya, büyük salonda küçük katılımlı toplantı yapacağınıza küçük salonda büyük toplantı yapın diye. İnsanlarda heyecan zirve yaparsa 600 kişilik bayramlaşma salonunda insanlar gelir de gelir, oturacak yer bulamazlar. Ama gelirler. Zira onları oraya getiren güç, ihlastır, samimiyettir, hizmettir, güvendir, sevgidir ve onlarca, yüzlerce güzle haslettir.
Bu sevgi ve muhabbeti kaybetmeye görsün, salonları doldurmakta güçlük çekersiniz. Onun için toplumun isteklerine kulak tıkamak yerine onları sonuna kadar bıkmadan usanmadan dinlemek gerekiyor, heyecanı kaybetmemek gerekiyor.