Herkes Haklıysa Haksız Olan Kimdir?- Mustafa DEĞİRMENCİ- Yeni Meram Gazetesi
Değerli Okurlar,
2020 yılının son ayına oldukça çetin bir mücadele sonrası girmiş bulunmaktayız. Toplumun her kesimi için oldukça zor bir yıl olduğu düşüncesinde hemfikir olduğumuz 2020 yılının bu son ayında “gelecek yılın asgari ücret tutarı ne kadar olacak" sorusunun cevabını da hiç şüphesiz merak etmeye başladık. Henüz çok fazla gündemde olmasa da 4 Aralık Cuma günü asgari ücret tespit komisyonunun ilk toplantısı gerçekleştirilecek ve taraflar fikirlerini sunacaklar. Geçtiğimiz yıllardan farklı olarak pandemi nedeniyle internet ortamında yapılacak olan toplantının ilk ayağında yeni yılın asgari ücreti için ilk izlenimler paylaşılacak. Yasa gereği dört toplantı sonrasında belirlenecek olan asgari ücretin ne kadar olacağı ise aslında az çok belli. Dilerseniz hayal dünyasından biraz uzaklaşıp rakamların ve verilerin ışığında yazımıza devam edelim.
Merkez Bankası 2020 yılı enflasyon tahminini %12,1 olarak revize etmişti. Buna göre artış yapılırsa; brüt asgari ücret 3.299,10 Türk Lirası, net asgari ücret ise 2.605,98 Türk Lirası olabilir.
Merkez Bankasının 2020 yılı enflasyon tahminine 3 puan refah payı eklenirse; brüt asgari ücret 3.387,39 Türk Lirası, net asgari ücret 2.675,72 Türk Lirası, 4 puan refah payı uygulanırsa; brüt asgari ücret 3.416,82 Türk Lirası, net asgari ücret 2.698,97 Türk Lirası, 5 puan refah payı eklenirse; brüt asgari ücret 3.446,25 Türk Lirası , net asgari ücret 2.722,22 Türk Lirası olabilir.
Merkez Bankasının verilerini baz almayıp artış oranının geçen yılki gibi %15 olması durumunda ise brüt asgari ücret 3.384,45 Türk Lirası, net asgari ücret ise 2.673,40 kuruş olarak hesaplanabilir.
Bu verilere bakarsak 2021 yılında asgari ücretin 2.600,00 ve 2.700,00 lira arasında bir rakama bağlanacağını tahmin etmekteyim. Hatta en yakın gelen seçenek ise Merkez Bankasının enflasyon tahminine 3 puan refah payı eklenerek yapılacak zam oranıdır. Bu da yeni yılda asgari ücretin 351,00 liralık zamla 2.675,72 lira olması anlamına geliyor. Peki toplum ne düşünüyor, biraz da o kısma değinmekte fayda var. Etrafta duyduğum ve şahit olduğum kadarıyla işçilerin, işçi sendikalarının ve toplumun büyük bir kesiminin beklentisi ise asgari ücretin en az 3.000,00 lira olması yönünde. Kasım ayında TÜRK-İŞ araştırmasına göre açıklanan açlık sınırının dört kişilik bir ailede 2.516,00 lira, yoksulluk sınırının ise 8.197,00 lira olduğunu biliyoruz. Yani istenen ücret işçinin en azından hayatını idame ettirebilmesi ve tabiri caizse aç kalmaması için isteniyor. Birikim yapmak veya biraz olsun lüks yaşamak ise zaten asgari ücretli için imkansız. Bekâr olup asgari ücret alanları ve bakmakla yükümlü hiç kimsesi olmayanları konu dışında tutuyorum, evli olup çocuğu olan ve üstüne bir de kirada oturan vatandaşlarımız için tabi bu yazdıklarım. Basit bir matematikle ev kirası, faturalar, eğitim, giyim ve gıda harcamalarını alt alta toplarsak istedikleri artışın aslında gayet makul bir seviyede olduğu gerçeğine ulaşabiliriz. Özetle işçi davasında haklı. Zaten iğneden ipliğe her şeye sürekli zam gelen bir ülkede asgari ücretle yaşamak, TV programlarında yayınlanan ıssız bir adada hayatta kalma mücadelesi veren yarışmacıların durumundan çok daha zor. Fakat bir de madalyonun diğer tarafından, yani işveren açısından bakmak lazım. Mevcut durumda bile bir işçinin maliyeti maaşıyla, sigortasıyla, vergisiyle ve yemeğiyle en az 3.800,00 Lira iken; asgari ücretin net 3.000,00 Lira olması demek gider kalemlerinin bir işçi için ortalama en az 1.200,00 lira artarak 5.000,00 liraya çıkması anlamına geliyor. Kaldı ki pandeminin ekonomiye verdiği zararlar ortada iken bu rakamları ödeyebilecek işverenlerin de alnından öpmek lazım. Yani bu hususta da işveren haklı. Peki, ne mi yapılmalı? Haklı ya da haksız aramak yerine çözüm bulunmalı. Konuyla alakalı da naçizane olarak fikrimi şöyle belirtmek isterim; aslında işverenin belini büken işçisine vereceği maaş değil, yüksek olan SGK primleridir. Mevcut durumda işverenler SGK’ya borçları yoksa kişi başı 956 lira, borçları varsa 1.100,00 lira prim ödemek zorunda kalıyorlar. Devlet SGK primlerine yapılacak artıştan en azından bu yıllık fedakârlık edebilirse işverenler rahat bir nefes alacaktır. Pandemi döneminde farklı destek ve ödeneklerle işvereni destekleyen devletimiz umarım yine desteğine devam edecektir. Unutmayalım ki işveren iyi kazanır ve desteklenirse, işçi maaşını hak ettiği gibi alır. Ama işçi çalışır, işveren yeterli derecede kazanamayıp bir de destek görmezse iki tarafta sorun yaşar. Bunu da belirleyecek olan devletin politikaları ve ekonominin gidişatıdır. Sağlıkla kalın...
Saygılarımla…