HEKİMLERİN ÇIĞLIĞINA KULAK VERİLMELİ- Abdurrahman KUTLU- Yeni Meram Gazetesi
Hekimler hak arayışlarına devam ediyorlar. Hastaneler önünde hekimlerin guruplar halinde toplanıp hak aramalarına yakın zamana kadar tanık olmamıştık. Hekimlerin bir süredir bazı sıkıntılarının ve bunlarla ilgili taleplerinin olduğu herkesin malumudur. Hekimler hak arayışları için maalesef sendikaları ile meslek odaları ile meydanlara çıktılar. Dertlerini her platformda, her türlü iletişim aracı ile anlatmaya çalışıyorlar. Hekimler başta olmak üzere, tüm sağlık çalışanları maaşlarının çok düşük seviyelerde kaldığını, kendilerine verilen sözlerin yerine getirilmediğini düşünüyorlar. Hastanelerde güvenilir ortamlarda görev yapamadıklarını dile getiriyorlar. Hak arayışı içinde olanların, siyasi yönlerinin olmaması ortak özellikleri. Hemen baştan söyleyelim, hekimler böyle işlere hiç mecbur bırakılmamalıydı. Bu hekimlerin ayrıcalıklı olduğundan değil; hekimlik mesleğinin özelliğindendir. Derdine şifa arayan birinin derdine çare olmaya çalışan birine verilmesi gereken değerin, duyulacak saygının ifadesi olarak söylüyoruz. Derdin şifasını Allah verir. Hekim şifada; aldığı eğitimle, bilgisiyle, tecrübesiyle, çabasıyla aracıdır. Bu hassayetin gözetilmesi başta devlete düşer. Toplumun saygı göstermesi ise insanlık ve kültür işidir. Kendisine sağlık hizmeti veren insanlara saygı göstermemek, gereken değerin verilmemesi ilkel toplumlarda bile olmaz. Hekimlik mevzuatla, kanunla yaptırılacak ve sağlıklı sonuçların alınacağı bir iş değildir. Hekimliğin vicdan, sevgi, şevk ve heyecan işi olduğunun bilinmesi lazım. Hekimlerde bu duyguların yıpratılmamasına çok dikkat etmek gerekir.
Konya Şehir Hastanesi önünde 18 Şubat 2022’de Hekimsen Sendika’sı hak arayışı çerçevesinde bir toplantı düzenledi. Konuşmacılar hekimlerin içinde bulunduğu meselelerini gayet güzel ve samimi bir şekilde anlattılar. Bu konuşmalara internetten (Hekimsen Konya Şehir Hastanesi 18 Şubat 2022) ulaşıp herkesin dinlemesini isterim. Burda hekimlerin dertlerini, sıkıntılarını anlattıkları konuşmaları normal bir toplantı konuşmaları olarak değerlendirmek yanlış olur. Bu konuşmaları “Hekimlerin Çığlığı” olarak değerlendirmek gerekir. Türkiye bu çığlığa kulak vermelidir. Bu çığlık Türk Hekimliğinin geleceğinin tehlike altında olduğunun en açık göstergesidir. Mutlaka benzer çığlıklar hekimlerin diğer illerde yaptıkları birçok toplantılarda dile getirilmiştir.
Bu toplantıda konuşanlar Histoloji ve Embriyoloji Uzmanı Dr. Salih Aksanyar ve Onkoloji Uzmanı Dr.Önder Bağcı; hekim olmaktan mutlu olduklarını, toplantının siyasi bir yönünün bulunmadığını, sıkıntılarının paraya indirgenmemesini, şimdiye kadar meselerine çözüm getirilmediği ve gereken ilginin gösterilmemesi sebebiyle böyle bir yola mecbur kaldıklarını özellikle belirttiler.
Dr. Önder bey konuşmasında, hekimlerin içinde bulunduğu sıkıntıları etraflıca anlattı. Hastanelerde can ve mal güvenliklerinin olmadığı, her kuruma gelen insanlar güvenlik kontrolünden geçirilirken, hastanelere herkesin elini kolunu sallayarak girip çıktığını; silahlı, bıçaklı herkesin serbestçe girip çıkabileceğini belirtti. Kısa sürede çok sayıda hastaya bakmaya zorlandıklarını, bu şekilde hastalara faydalı olamadıklarını belirtti. Bu uygulama polikliniklerde hastalarla hekimlerin aralarının gerilmesine sebep olduğunu, burda hekimlere saldırıların olduğunu, ama bu esnada polikliniklerin önünde bekleyen kalabalık hasta sahiplerinin kendilerine sahip çıkmadıkları siteminde bulundu. Ve haklı olarak topluma yönelik olarak ”size ne oldu?”, “bize niye sahip çıkmıyorsunuz?” sorusunu sordu. Halkın büyük çoğunluğu ile bir problemlerinin olmadığını, sağlık çalışanlarına saldıranların küçük bir azınlık olduğunu, sorumlu makamlarda olanların zamanında tedbir almış olsalardı, bunlara meydan verilmezdi dedi.
Dr. Önder Bey konuşmasında malpraktis dava ve tazminatlarından, hekimlerin hastalarına adeta el süremez hale geldiğini; bu mevzutta vakit kaybetmeden düzenlemelere ihtiyaç olduğunu dile getirdi.
Halkımız yakın zamana gelinceye kadar hekimlere ve tüm sağlık çalışanlara hürmetkar olmuştur. Ne var ki, sorumlu makamlarda olan bazı siyasilerin gelişi güzel beyanatları, tavırları toplumda az da olsa, bir kesimin ilkel dürtülerini tetiklediği bir gerçektir. Muayenehanelerin kapatılma çalışmalarında; hiçbir şeyi kırmadan, dökmeden geçmek varken, hekimler çok rencide edilmiş, hekimlerin toplum nezdinde itibarları zedelenmiştir. Hiçbir ülkede görülmeyen sağlık çalışanlarına saldırmak gibi gayri insani davranışların sebeplerini nasıl açıklayacağız? COVIT-19 gibi dışardan almadık ya! İçerde biz ürettik. Ne ekersen onu biçersin.Yaklaşık on yıldır ekilenler biçiliyor. Devlet memurunun bir düğmesinin koparılmasının bile........kırmızı çizgisi çoktan silindi. Ağır cezaların getirilmesi bile sağlık personeline saldırıları tam önlememiştir. Saldırılar sebebiyle kamu hastanelerinden hekim istifaları devam etmektedir. Bu gelişmelerden cezaların yanında, caydırıcılığın önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Onun için hekimlerin de hakimler ve savcılarda olduğu gibi “ Devletin Hekimi” statüsüne alınması meseleye kalıcı bir çözüm getireceğini düşünüyoruz.
Bütün bu gelişmelerden hekimlerin karşı karşıya bulunduğu önemli meselelerle ilgili olarak; hiç vakit kaybetmeden hekimlerin seslerine kulak verilmeli ve çözüm yolları geliştirilmelidir. Burdaki çözümün esası; başta tüm sağlık çalışanlarına emeklerinin karşılıkları verilmesi ve dile getirilen sıkıntılarla ilgili mevzuat değişikliklerine başlanmasıdır. Bu şekildeki yaklaşımlar ve uzun vadeli tedbirlerin alınması sadece hekimlerin değil, toplumun da beklentisinin bu yönde olduğu bilinmelidir. Burda alınacak tedbirler ve mevzuat değişiklikleri Türk Hekimliğ’inin geleceği yönünden de çok önemlidir.
Dr. Abdurrahman KUTLU