DİĞER KATEGORİLER

HAYATLARDA HAYAT VARDI

HAYATLARDA HAYAT VARDI- Yaşar BARIŞIK- Yeni Meram Gazetesi

İSLAM OYUNLARI 6

Saygıdeğer Yeni Meram gazetesi okurlarına:

İlk köşe yazıma gösterilen ilgi ve güzel yorumlarınıza gönülden teşekkür borç bilirim. Bugün sizlere eski bir Konya evini anlatmaya çalışacağım:“HAYATLARDA HAYAT VARDI!”

Tipik bir eski Konya evi. "HAYATLAR"... Hayatlarda hayat vardı. Her evin adam boyunu aşan, dışarıdan içeriyi göstermeyen birer bahçe duvarı ve onun arkasında da bir " hayat" vardı. Artık siz bu "hayat" kelimesini ne şekilde anlarsanız anlayın, gerçek manada tam bir "hayat' tı " oralar. Evin ahalisi, karısı kızı seleserbest çıkar, yemeğini yer, çamaşırını yıkar, turşusunu kurar, salçasını çıkarır, kurutmalığını hazırlar, ipe çizer, asar, hatta sıcak yaz günlerinde çoluk çocuğun banyo ihtiyacını giderir. Kişiler hiçbir mahremiyet endişesine kapılmadan "hayat" ta hayatını yaşardı. Dört dörtlük bir hayattı. Hayattaki o Sille taşlarını dinamonun soğuk suyuyla sulayıp sıcak taşlar fısır fısır suyu içine çekerken bir de arkadaki bağın " puştaları" arasından büzgülü, dimrit gadın barmağı üzümler, hamı datlı erik, şekerpare kayısı, şeker armudu, Napolyon kirazı toplayıp ortaya koysanız türüm türüm, onlara yumulsanız... Söyleyin Allah aşkına, bu zevki başka nerede bulabilirsiniz..? Ah o eski günler... Etlikler bu hayatta kesilir, sucuklar, pastırmalar kurusun diye ip gerilir veya çamaşır ipine asılır orada kurutulur. Pekmez buralarda kaynatılır. Örtmesi (Örtme: Bahçe Mutfağı) olmayanlarda burada bir köşede olan ocakta günlük yemekler pişirilir. Ekmek ihtiyacını karşılamak için tandırda ekmek burada yapılır. Bu hayatlarda ne hayatlar vardı. Sonra evin arkasında bulunan bahçelerimizde, ince kabuklu ekşi domateslerimiz vardı… Mandal başına varıp bir elinizde tandır ekmeği, diğer elinizde tuz ile çömelip (çöküp) o domatesleri kopartıp yediniz mi? Ama bu çökme öyle çökme değil; lezzetin, emeğin ve toprağın karşılığıdır; alın teridir, doğanın bir armağanıdır… O ince kabuklu ekşimsi, Konya’nın kadim zamanlarından gelen domatese tuz döküp yerken, hemen yan mandaldaki kıl bibere uzanıp, nazikçe koparıp yemeye kıyamadığınız oldu mu hiç? Topraklarımız henüz bu kadar kirlenmemişti; gübre nedir bilmiyorduk, ekerdik hem de birkaç mandal, artanı ne yapardık? Konu komşu ne güne duruyor; herkes fazla olan ne varsa paylaşırdı, bir şey sattığımızı hiç hatırlamıyorum. Bunlar köyde değil, Konya merkezde herkesin evinde olan güzelliklerdi. Şimdi o domatesi arıyorum, geçmiş günlerden kalan bir eski zaman masalı gibi geliyor sanki... Kümeslerde o tavukların  gıdaklama sesi, kümese gidip sıcacık yumurtaları yediniz mi? Sabah erken saatlerde horozların ötmesi ile uyandınız mı? Hepsi mazide kaldı, der gibisiniz. Çünkü artık benim düşünceme göre asri hapishane dediğimiz beton evlere mahkum olmuşuz. Yukarıda bahsettiğim etlik, kışın yemek için kesilen koyun, keçinin etlerinin kavrulup çömleğe basılması ile yapılırdı. Kışın da bu eski kıyma dediğimiz etler, gelen misafirlerimize "yat geberlik" denilen adı ile kavun kesilerek hevenklerde asılı üzümlerle ikram edilirdi. Ah o günler, der gibisiniz. Benim gibi... Bunlar eski ama eskimeyen güzel günlerdi. Saygı sevginin olduğu, konu komşu haklarının korunduğu, hayatlarda hayat olan günlerdi. Evet eskiden "Hayatlarda hayat vardı".

Saygılarımla...

Not: İlk köşe yazımı sosyal medyada paylaştıktan sonra, İstanbul’dan bir beyefendi aradı. 40 yıldır İstanbul’da yaşadığını, aslen Konyalı olup Konya hasreti çektiğini, malum hastalıktan dolayı 2 yıldır Konya'ya gelemediğini, sosyal medya sayfamdaki paylaşımlarımı takip ettiğini söyleyerek benden küçük bir ricada bulundu. Konya Büyükşehir Belediyesinin çıkarttığı Konya Ansiklopedisini satın almak istediğini, ilgili kişilere ulaştığını,ancak 9 cilt olan bu eserlerin bir cildinin 90 TL olduğunu, belediyenin kültür hizmeti yapıp bunu insanların alabilmesi için makul bir fiyatla satması gerektiğini rica etti. Yetkililere duyurmamı istediler…