HAİN ÜRETEN MİSYONER OKULLARI- Mustafa KAPLAN- Yeni Meram Gazetesi
Amerika kıtası 1492’de keşfedildi deniyor. Esasen çok daha önce Piri Reis tarafından keşfedildiği ve haritasında yapıldığı bilinmektedir. Ama gavurlar bunu kabul etmiyorlar. Onlara göre Kristof Kolomb keşfetti. 1776’da da kıta içindeki devletçikler birleşerek ABD’yi kurdular. Yaklaşık 250 yıllık bir mazisi var. Ne yazık ki ülkemiz 1945’e kadar İngiltere’nin sonrasında da ABD’nin mandası altında gibiydi. 2010 yılına kadar hele hele 2016 yılına kadar bu durum devam etti. 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra ancak tam bağımsız politikalar izleyebildik. Peki neden? Değerli okurlarım şu sözü hep duymuşuzdur: Türkiye’nin üç tarafı denizlerle dört tarafı düşmanlarla çevrili, içerisi de hainlerle dolu diye… Hadi coğrafya kader… Düşmanları anlarız da ya hainler. Bakınız nasıl oldu. 1786 yılında ABD’den İzmir limanına bir gemi gelir. Adı Grand Türk’tür. Bu gemi yolcu gemisidir. Ancak yolcuların büyük çoğunluğu Hıristiyan misyonerlerdir. Bu misyonerler İzmir’e yerleşmek isterler. Osmanlı bunu iyi niyetten ama gafletten kabul eder. Keşke etmeseydi. Tüm kötülükler bundan sonra başlar. Bunlar kısa sürede başta İzmir olmak üzere özellikle Anadolu ve Balkan şehirlerinde okullar açarlar. Bu okullara başta Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani, Bulgar, Yunan, Sırp sonra da Kürt çocuklarını alırlar. Bu çocuklara Osmanlı ve İslam düşmanlığını aşılayıp mezun ederler. Tanzimattan sonra bu çocuklar devlet dairelerinde amir memur olur. Zaten bunlar-Kürtlerin dışındakiler- askere de alınmıyorlardı. Müslüman gençler askere gittiği için onlar kadar ne ciddi bir eğitim alabiliyor ne de devlete girebiliyordu. Bu okullar ve mezunlar giderek çoğaldı. 1901 yılında okul sayısı 400, öğrenci sayısı da 17.500’e ulaştı. Okullar Hıristiyan dininin mezheplerine ait ve öğretmenlerinin de genelinin rahip ve rahibe olduğunu da belirtelim. Bu okulların yetiştirdiği amir memur yanında isim değiştirip güya Müslüman görünenler de devlette görev alıyorlardı. Bundan sonrası daha vahim…
1909’da Sultan 2.Hamit tahtan indirildi. Devlet 1911’de savaşa başladı. 1922’ye kadar tam 11 yıl savaştı. Mevcut yetişmiş okumuş Müslüman çocukları da cephelerde şehit oldu. Meydan hep misyonerlere kaldı. Onlar harıl harıl Osmanlı Müslüman ve özellikle Türkler aleyhine çalıştılar. 1900 yılına kadar iyi kötü devletine bağlı olarak yaşayan azınlıklar artık bağımsızlık fikrine iyice alıştırıldı. Kürtler dışında her azınlık bağımsızlık peşinde idi. Savaşların sonucunda dışarıdan emperyaller içeriden de bu misyonerlerin hazırladığı ortam Osmanlı’yı dağıttı. 1909’da 5 milyon km2 olan vatanımız Lozan’da 780 bin km2’ye düştü. Kürtlerin Lozan’da bağımsızlık alamama nedeni onların Müslüman oluşları ve çoğunluğunun Anadolu’da yaşamalarıdır. Esasen Kürtlerinde bağımsızlık hareketi için çalışmaya başlaması 1900 yılında ABD’nin İstanbul büyükelçiliğinde 28 kişiden oluşturulan bir komisyonla başlar. Bu komisyonun çalışmaları daha sonra geneli genç ve güzel kızlardan oluşan güya barış gönüllüleri teşkilatı ile devam eder. O yıllarda o bölgelerde savaş filan yok ama her yer barış gönüllüsü ile dolar. Bazı kayıtlarda bunların sayısı 1200 kişidir. Bu gönüllüler Kürt illerine giderek Kürt gençlerle her türlü münasebete girip ırkçılık propagandası yaparlar. Ancak Lozan’da bu faaliyetler başarılı olamaz. Kürt kanaat önderleri Lozan’a gönderdikleri mektupta bizim kaderimiz Türklerle birlik olmaktır diyerek bağımsızlığa sıcak bakmazlar. Gavurlar da bu konuda ısrarcı olmayıp işi zamana bırakırlar.
1978’den sonra alavere dalavere ile PKK’yı kurdururlar. Kürt bağımsızlığı için düğmeye basarlar. 1984 yılında başlayan PKK terörü yaklaşık 40 yıldır devam etmektedir. 1909 yılından sonra kaybettiğimiz tüm topraklarda bu misyoner okullarının rolü büyük olmuştur. Bağımsızlık hareketlerinin öncüleri bu okul mezunlarıdır. Bu okulların en meşhurları Robert Koleji ve İstanbul Alman Lisesidir. Cumhuriyet döneminde de bu okul mezunları çok etkilidir. Sonrasında da her kademede önemli görevler almışlardır. Çok sayıda bürokrat, bakan ve başbakanlar yetişmiştir. Mesela Ecevit, Tansu Çiller Robert Koleji; Erbakan ve Mesut Yılmaz’da İstanbul Alman Lisesi mezunudur. Bu okullardan mezun olanlardan az sayıda da olsa milliyetçi ve muhafazakar isimlerde olabiliyor. Erbakan gibi… Ancak çoğunluğu ırkı ne olursa olsun seküler laiktir. Türkiye için sorunda burada başlamaktadır. 20 yıldır bu güruhun devletteki etkinliği giderek azalmıştır. Devlet yönetimi giderek milli ve yerli olmuştur.