E DAHA NE OLSUN? -Muhammet GÜMÜŞ- Yeni Meram Gazetesi
İşsizlikle alakalı zaman zaman altını kalın çizgilerle çizdiğim yazıları bu köşeye taşımıştım. Özellikle bazı firmaların billboardlara günlerce verdiği eleman ilanlarının hayretini yaşadığımı ifade etmiş, işsizliğin özde işsizlik olmadığını asıl sorunun iş beğenmemezlik olduğu noktasındaki kanımı yüksek sesle paylaşmıştım.
Gel zaman git zaman ne değişti diye baktığımda ise hala aynı yerde olduğumuzu görmüş oldum.
Gazetemizde ve diğer yerel gazetelerde eleman ilanlarını görüyorsunuzdur. Bazı firmalar tam sayfa halinde aradığı elamanı duyururken bazıları sabit şekilde eleman aramaya devam ediyor.
Gazetelerimize ilan veren firmalar bir aşamadan sonra o kadar zor duruma düşüyor ki eleman arama şeklini farklı yönlere taşıyor. Bunun en yeni örneğini geçtiğimiz gün gördüm. Eminim sizler de görmüşsünüzdür. Kaç kişinin ilgisini çekti bilmem ama benim ilgimi arama şeklinden çok sunulan imkânlar çekti.
Bunca zaman iş hayatında olan biri olarak imrendim doğrusu. Nasıl imrenmeyeyim ki sunulan imkânlara baktığımda yok yok…
Ne kadar çalışırsan o kadar kazanırsın mantığı var, sosyal destekler var, hatta çocuğun okul dönemindeki kırtasiye yardımı dahi unutulmamış, maddeler arasında yer almış.
Az daha zorlansa firma hisse dahi verecek neredeyse.
Valla ben ilanı gördükten sonra bir personel için ‘Daha ne olsun’ sorusunu kendime sordum.
Acaba eleman almak için bu söylemler bir taktik mi ki düşünmeden de edemedim ama ilanı veren firma yabancı değil şehrimizin değerli ve önemli firmalarından Doğrular Ev Ürünleri…
Geçtiğimiz aylarda bu önemli firmamız personellerine yönelik plaket ve ödül töreni yapmış bizler de katılmıştık. Orada personelin firmayla alakalı açıklamalarını duyunca ‘helal olsun’ ismi gibi uygulamaları da doğru bir firma demiştim.
Dolayısıyla ilanda yer alan devamlılık primi, üretim performans primi, vardiya primi, üç, altı ay ve bir yıl primi, 5S ödül uygulamasının yanı sıra avans uygulaması, kırtasiye yardımı, bayram hediyesi, düğün hediyesi ve doğum hediyesi gibi uygulamaların aynen doğru olduğuna inanç getirmiş oldum.
Hatta önceki yazılardan sonra yana yana personel arayan firmalara özellikle sormuştum. “Elemanlar geliyor da siz mi beğenmiyorsunuz, gelenlerin içinden seçim mi yapıyorsunuz?” diye. Hani olur ya gelenlerin içinden iyiyi seçmekte bir tercihtir sonuçta. Ama işin rengi öyle değil, gelenler olmuyor değil, oluyor ancak büyük kısmı rahat iş olsun, temiz iş olsun gibi beklenti seçenekleri ile gelince daha başlamadan ayrılmış olunuyormuş.
Hatta ısrarla kaynakçı arayan bir işverenin “Artık vasıflı da aramıyorum ‘kaynak’ desin onu da işe alacam” demesi hayretimi artırmıştı.
Bu ve buna benzer birçok örnekleri paylaşabiliriz mesele bu değil ancak piyasalarla böyle personel aranırken hala işsizlik rakamlarının olması çok mantıklı gelmiyor. Beyaz yaka, mavi yaka gibi ayrışmalar farklı bir konu ancak vasıfsızda dahi bu sıkıntıların yaşanması, ilgili kurumların şapkalarını indirip düşünüp çözmeleri gereken en önemli konudur.
Bu birkaç devlet kurumunun konusundan çok devlet politikasıdır aslında. İşte bugün Suriyelilerin gitmesi kalması konusu tartışılırken bazı işverenlerin gitmemeleri yönünde fikir beyan etmeleri de bununla bağlantılıdır. Yani bu işsizlik demiyorum iş beğenmemezlik sorununun temeline inilip çözülmesi bir noktada Suriyelilerin gitmesi kalması tartışmasına da olumlu kapı açacaktır.
Bu konu daha ilkokuldan mı başlar yoksa lise öncesi mi olur bunu ilgili bakanlıklarımızın yetkili ve ilgilileri daha iyi bilir ancak birçok ülkede bu konuyla alakalı değişik modeller bulunduğunu biliyorum.
Yani işsizlik maaşı uygulamasından işverenin personel politikasına kadar birçok model konuşulup tartışılıp karara bağlanabilir. Aksi durumda gidişat robotik uygulamaların hâkimiyetine kadar gidecek gibi görünüyor.
Kalın sağlıcakla.